E-Dergi

Gerçekten çok çarpıcı bir başyapıt. Sınıf farklarının kaçınılmazlığı ve üst sınıfların kendi isteklerini uygulayabilmek için halkı yalanlarla kandırarak kontrol etmesi ustaca işlenmiş. Günümüzde de bize pek yabancı olmayan bir durum gibi gözükse de kitapta anlatılanlar çok daha dehşet verici. Bilhassa insanların düşünce sisteminin kavramlarla çalıştığını ve bu kavramlara hükmedenlerin insanların beynine hükmedeceğini acımasız bir gerçeklikle ortaya koyuyor. Yani yazara göre üst sınıflar uygun şartları sağlayabilirlerse insanların neyi düşünüp neyi düşünemeyeceğine karar verebilirler. Bu kitabı okuyuncaya kadar insanların en azından kendi düşüncelerinde özgür olduğunu düşünürdüm. Orwell'in yarattığı karamsar ütopyanın gerçek olabileceğini düşünmek son derece dehşet verici.

Thomas More'un yaşadığı dönemin ve ülkenin (İngiltere) şartlarını düşündüğünüz zaman yazarın neden bu kitabı yazdığını anlamak hiç de zor değil. Dünyada her zaman sınıf ayrımı varolagelmiştir. Ancak o zamanın İngiltere'sinde (çoğu zaman çoğu ülkede olduğu gibi) sınıf farkları üst sınıflar (burjuva) tarafından alt sınıfları (proletereya) kontrol altında tutmak amacıyla kullanılmıştır. Bunun hiç de ahlâki bir tutum olmadığı açıktır. Bu amaç doğal olarak sömürüye ve fakir çoğunluğun ezilmesine yol açmıştır. Thomas More da her ahlâklı insanın yapacağı gibi bu duruma karşı çıkıyor. Ancak karşı çıkarken önerdiği sistem aslında sorunları çözmüyor. Bunun nedeni insanları 'adalet' kavramıyla yönetmek varken 'eşitlik' kavramıyla yönetmeye çalışmaktan ileri geliyor. Thomas More insanları adeta birbirin kopyası olan ve toplumu oluşturan birer birim olarak düşünmüş. Fakat her insanın tabiatı gereği birbirinden farklı olduğu gerçeği ortadadır.