E-Dergi

Albert Camus'nün varoluşçuluğu Cezayir'in Oran şehrindeki bir veba salgınında ve bu salgınla mücadele eden bir grup insanın ölüm karşısındaki acizliğini ile anlattığı romanı. Kuşkusuz Camus'nün trajik bir olayı basit bir şekilde dramatize ederek anlatması, idealize edilmiş yapay karakterler yaratması beklenemez. O yalnızca insanın varoluş sorununa farklı bir bakış açısı getirmiştir. Roman düşünmeyi ve sorgulamayı seven her insanın zevkle okuyacağı türden.

Usta yazar ve düşünür Dostoyevski bu romanında insanı kendiyle yüzleştiriyor. Derin, anlaşılması güç, gururlu ve kibirli bir insanın gözünden hayata bakan yazar, bu romanında varoluşa dair fikirler öne sürerken insan psikolojisini incelemeye koyuluyor. Ünlü psikiyatr Carl Gustave Jung, bu romandan yola çıkarak Dostoyevski'nin psikoloji biliminin ortaya çıkmasından çok önce insan psikolojisine dair önemli bilgiler sunduğunu belirtmişti. Kitap bu açıdan bakıldığında ayrı bir önem taşımakta.

Bulantı, Jean- Paul Sartre'ın varoluşçuluk felsefesini belirgin bir şekilde ortaya koyduğu, bireyin kendine, çevresine hatta yaşadığı zamana yabancılaşmasını konu alan ve okuyucuya felsefi, düşünsel anlamda haz veren bir roman. Düşünmeyi ve irdelemeyi seven herkesin okumasını tavsiye ediyorum.

insanın çevresindeki nesnelere, şeylere ve insanlara yabancılaşmasını, insanın tekiliğini ve biricikliğini anlatan kısa ama etkili bir roman. Varoluşçu edebiyatın temel taşlarından biri. Romanda nesnellik ve kayıtsızlık hali içerisinde, yaşadığı dünyaya yabancılaşan Meurseult'un tuhaf hikayesi anlatılıyor. Mutlaka okunmalı.