E-Dergi

Müfettiş Joe Faraday, meslektaşının hazin bir kaza sonucu ölmesinin ardından açılan soruşturma ile uğraşırken; Dedektif Paul Winter başka cinayet ve kayıplarla boğuşmaktadır. Yazarla tanıştığım bir kitap oldu ve itiraf etmeliyim ki hem olayların hem de isimlerin çokluğu nedeniyle içine çok fazla giremediğim bir eserle karşılaştım. Başka kitabını okumak ister miyim bilmiyorum fakat fazlasıyla karmaşık ve klasik geldi, dedektif ve müfettişin özel hayatlarına çok fazla yer verilmiş, olaylar yavaş giderken sona doğru birden hızlandı, türünün meraklılarına hitap edebilir belki fakat sanırım gerilim türü polisiye sever bir olarak pek beğendiğim bir kitap olamadı maalesef.

Arjantinli Yazarla tanışma kitabım oldu, çok çok beğendim, nedense kitabın arka tanıtım yazısını okuyunca tipik bir gerilim kitabı gibi gelmişti fakat değil, yaşantımızdaki pek çok kavramı sorgulatan bir kitap oldu benim için . Yazarın 2017 yılında Man Booker Ödülü’nün finalistleri arasında olduğunu da söyleyerek kitabı çok çok önerdiğimi belirtmek istiyorum. Şimdi sıra yazarın diğer kitaplarında …

Maalouf 1949 Lübnan doğumlu bir yazar, daha önce Semerkand kitabını okumuş ve çok beğenmiştim. Bu eserini de çok beğendim, elimden bırakamadım diyebilirim. Kitapta Maniheizm‘in kurucusu olan İranlı Mani’nin çetin ve çok zor geçen hayatı adeta bir nakış gibi işlenerek sunuluyor, insanı o denli içine çeken bir anlatımı var ki sayfaları adeta mitolojik bir anlatı gibi heyecanla çeviriyor insan . Çok çok beğendim , önerimdir.

Kitabın oldukça akıcı ve sürükleyici bir anlatımı var, yazar En İyi Kurgudışı Kitap ödüllerinden olan CBC Bookie Ödülü’ne layık görülmüş Kanadalı bir yazar . Bu kitabı kitap sayfalarında çok gördüğüm için merakımı cezbetmişti. Kitap; Jack’in kız arkadaşı ile beraber anne-babasını ziyaret etmek için yaptığı bir araba yolculuğuyla başlıyor, “İşin içinde bir şeyler var ama ne “ dedirten anlatım ve dialoglar ile öykü arasına serpiştirilmiş bir ceset ile sürüyor. Sonu o denli ters köşe yapıyor ki “bu mu” diyorsunuz, şok oldum resmen. Eğer kurgu dışı ve psikolojik gerilim sevenlerdenseniz beğeneceğinizi düşünüyorum, etkileyici bir yapıt.

Kitabı daha önceden okumadığıma çok pişman oldum, öyle güzel ve inceliklerle dolu bir eser ki...Veronica 24 yaşında son derece güzel ve hoş Slovenyalı bir kız, günün birinde uyku ilaçlarını içip intihar etmeye karar veriyor ama kurtarılıp ne yazık ki akıl hastanesine yatırılıyor. Oradaki arkadaşlarının hayatlarını öğrenip hayat görüşlerini okuyoruz ve hayat, ölüm, aşk, sevgi, aile gibi kavramları sorgulamaya başlıyoruz. Kitap ayrıca toplumda "sıradışı" ve "aykırı" olarak görülen insanların her birinin kendine özgü dramları özelinde bu kavramları da yeniden tartışmaya açan felsefik bir eser. Çok çok beğendim, yazarın daha önceden "Zahir" kitabını da okuyup çok beğenmiştim, şimdi sıra "Simyacı" başta olmak üzere diğer kitaplarında. Sizlere de önerimdir.