E-Dergi

İnsanlardan ve içinde bulundukları durumdan tiksinen bir kahraman bekledim. Tiksintisinin veya diğer bir deyişle bulantısının beni sayfalarca sürüklemesini bekledim. Roquentin insanlardan nefret ederken bulantısının gerçekliğini hissetmek istedim, onun gibi hissetmek istedim ama öyle olmadı. Sartre' ın deyişiyle kitap varoluşuyordu... Ancak beni etkileyemiyordu.

Sonuç her zaman iyi olmasa da, çabalamak ve kendini kanıtlamak(en çok da kendine) insanı tatmin ediyor. İnsanın içindeki mücadele dürtüsüne yakından bir bakış...

Kitabın kapağını görüyor musunuz? Hayır, o bir pencere değil; bir hap. Bir tarafta mavinin belirsizliği, diğer tarafta medeniyetin simgesi şehir. Bu ülkede ya Epsilon olur, köle gibi yaşarsınız ya da Alfa olur, hayatın tadını çıkarırsınız. Durun, bu kadar çabuk hırslanmayın. Bu seçim elinizde değil. Tam tersi, hayata getiriliş sürecinizde kararlaştırılan tamamen yapay bir işlem. Medeniyet, ihtiyaçları doğrultusunda üretim yapıyor ve siz bu süreçte bir piyondan fazlası değilsiniz.

Kırmızı Pazartesi kitabını pek beğenmemiştim ve Marquez'in şişirilmiş bir yazar olduğunu düşünüyordum. Ancak yanılmışım bu kitabıyla gerçekten övgüye değer olduğunu kanıtladı. "Yüz yıllık Yalnızlık" okuduğum en güzel kitaplardan birisi olmaya hak kazandı.

kitap size espritüel ve küfürbaz arkadaşınızla cinsellik üzerine sohbet ediyormuşsunuz havası veriyor. Bir o kadar akıcı ve komik olan kitap cinsel hayat hakkında yaşanmışlıkları anlatmayı veya dinlemeyi seviyorsanız çok hoşunuza gidecek. Bukowski nin rahatlığına hayran kalacaksınız.