Toplam yorum: 3.090.135
Bu ayki yorum: 733

E-Dergi

cigdema Tarafından Yapılan Yorumlar

12.02.2006

"Sana bu mektubu yazmamalıyım
Yırtıp atmalıyım bir defter mektup ile
Bir tek ben bilmeliyim
Günün ilk ışıkları nasıl okşarsa denizi
Nasıl tararsa saçlarını ağaçların
Merhaba derken ilk rüzgar güne
Neler söylemek istediğimi"
bir ayrılığın ardından yazılan mektupları ve ne söyleyeceğini bilmeyen bir sevgilinin acemiliğini dizelere taşıyan bu şiir 'Yıldız Konuğu' adını taşıyor. 'Kuğulu Park'taki Kuşlardan Biri'de yer alan bu şiirle birlikte kitapta 'Dün Gece Bir Düş Kurdum',
'Yüzleşme', 'Kent Önümde' adlı üç bölüm başlığı altında hayale, aşka, umuda ve kimi zaman umutsuzluğa ait dizeler yer alıyor.
12.02.2006

"Bir şeyleri değiştirmek... Daha iyiyi ve güzeli getirmek, varolanı kabul etmeyip, yetinmemek. Daha iyisini istemek, ya da en azından daha kötü olmayan bir şey aramak. " İşte bu düşüncelerin biraraya gelmesiyle oluşan 'Eksik Taşlar', olağanı değiştirmek isteyen ancak başarılı olamayınca ne yapacağını bilemeyenlerin romanı. Ktapta, yazar baba - oğul ilişkilerinden hareketle, 12 Eylül sonrasında
bireylerin, kuşakların ödediği bedeli gözler önüne sermeyi amaçlıyor.
12.02.2006

Yemek ve aşkın iç içe geçtiği 'La Cucina', Sicilya'da yaşayan kalbi kırık bir kütüphanecinin yemek pişirme tutkusunu ve beklenmedik şekilde gelişen aşk hikâyesini konu alıyor. Kitapta, Ros Fiore adlı genç kadın yemek pişirme dışında tüm aşklara kapalı bekar bir kadındır. Bir gün İngiliz olarak adlandırılan büyüleyici bir şef ile tanışır. İngiliz'in geleneksel Sicilya yemekleri üzerine yaptığı araştırma onu önce Rosa'nın çalıştığı kütüphaneye sonra da bu genç kadının kalbine doğru yolculuğa çıkarır. Her şey çok iyi giderken bir çiftin hayatları bilinmedik değişir. İngiliz ortadan kaybolur ve Rosa'da çiftliğine döner. Çiftliğin başına geçer ve yemek pişirerek kendini tedavi etmeye çalışır.
12.02.2006

Esat Ahmet Kuraltan, 'Dokun! Sevgi Uyansın...'da insanların çoğu zaman unutmaya çalıştığı hüzünlü geçmişlerini deşiyor ve insanları günümüzle yüzleştiriyor. Kimi zaman küçük bir yağmur damlasına, kimi zaman bir sonbahara ya da minik bir çocuğa yazılmış şiirlerin bulunduğu kitapta, işte kırk yıllık hatırı olan kahveye ilişkin şu dizeler yer alıyor: "Bir fincan kahvenin/ kırk yıl hatırı var diye/ kapıldık endişeye./Terkedip kokusunu /çekilmiş kahvenin/başladık "nescafe"ye. /Kimsenin hatırı kalmasın diye!"
12.02.2006

'Dört Sarışın', ilk bakışta New York'lu yüksek tabakadan insanların yaşamının müstehcen ve göz alıcı portresini çizen dört hikâyeden ibaret gibi görünür. Ancak üzerine dikkatle düşünüldüğünde kitabın popüler Amerikan ahlak kuralları ve törelerinin bunaltıcı bir yansıması olduğu anlaşılır. Dört hikâyeden her biri, gençliğinde maceraperest olan ama şimdilerde kendisini ve kişiliğini para ve statü uğruna pazarlamak için yetişmiş bir sarışın kadın üzerinde odaklanır. 'Çok Kolay' başlıklı bölümde Janey, ikinci sınıf, çok tanınmayan ama güzel bir modeldir ve her yıl kendisine yaz için gözde tatil beldesi Hamptons'da bir ev tahsis edebilecek zengin bir adam avlamak için uğraşır. Janey'nin parası yoktur. Ancak bukonu zengin erkekler bulduğu ve zengin arkadaşları olduğu sürece kafasını fazla kurcalamaz. 'Yetişkinler İçin' adlı bölümünde Winnie Dieke, ünlü bir haber dergisinde 'politik / tarz köşesi'ni yazan bir gazetecidir. Dieke, kendisi gibi gazeteci olan kocası kariyer açısından kendisinden daha iyi olmadığı ve ondan beklediği New York elit tabakasında şöhretle dolu geleceği sağlayamadığı için bunalıma girer.
'Platin' adlı bölümdeyse, sonunda aradığı prensi bulmayı başarmış olan uyuşturucu bağımlısı, sosyetenin gözde bekârı 'Prenses Cecelia' paranoyaya düşer ve bütün kadınların hayalini süsleyen gerçek bir prens olan kocası beklediklerini veremeyince onunla yaşadığı gündelik hayatın kıskacında bulur kendini. 'Tek Başına' adlı bölümde bir magazin dergisinde seks hakkında yazılar yazan Manhattan'lı bekâr köşe yazarı kendi çabalarıyla koca bulamayacağını anlayınca iş için gittiği Londra'da şansını arar. Ancak ağına düşürdüğü bir İngiliz de umutlarını boşa çıkarınca, elinde kalan yine kocaman bir hiç olur.
Bushnell, bir yandan acımasız betimlemeleriyle 'altın arayıcısı' kadınları yerden yere vururken, öte yandan onları destekler görünür.