Cumhuriyetle birlikte önünde özgürlük ufukları açılmış olan ama bu özgürlükleri henüz nasıl kullanacağını bilemeyen yetenekli, güzel ve hırslı bir annenin kendi yaşamak istediklerini yaşayamayıp, özlemlerini, rüyalarını kızında gerçekleştirmesi, kendini kızında yaşamasının romanı bu.
Ayla, Cumhuriyetin ilanından 11 yıl sonra dünyaya gelen bir kız çocuğunun çok özel ve özenli koşullarda kemancı olarak yetişmesini; anne Kadriye Hanım'ın, kızının en iyi hocalarla çalışmasını sağlamak uğruna kocasından dört yıl ayrı kalmayı göze almasını, zamanın en ünlü ürologlarından olan baba Dr. Behçet Sabit Erduran'ın ise bu ayrılığa neden olan kızının keman eğitimini maddi olarak desteklemek için gece gündüz çalışmasını, büyük bir içtenlikle anlatıyor bu kitapta.
Ayla'nın küçükken okula gitmediğini, kendi yaşıtlarıyla arkadaşlık etmediğini, en yakın arkadaşının, can yoldaşının hep kemanı olduğunu, neredeyse bir cam fanus içinde dış dünya ile temas etmeden, dış etkiler ile doğrudan karşılaşmadan büyüyerek genç kızlığa oldukça geç adım attığını öğreniyoruz.