Toplam yorum: 3.253.626
Bu ayki yorum: 5.652
E-Dergi
AZRA SARIMEŞE Tarafından Yapılan Yorumlar
Jared Diamond'a Pulitzer ödülünü getiren Tufek mikrop ve çelik için yazar 30 yıl araştırma inceleme yapmış. Kıtaların ayrılması ve oluşması, kıtaların iklimleri, coğrafi konumları, kıtalardaki insan ırkları ve yasayışları, insanların mikropları kıtalararası nasıl taşıdıkları ve mikropların insan topluluklarını savaşlardan bile daha fazla nasıl yok ettiği, ırkların birbirini nasıl yok ettiği, hayvanların insanların bitkilerin nasıl evrimleştiği gibi daha bir çok konuda detaylı bilgiler içeren bir kitap. Ben mikropların kaynağı ve insanlara nasıl bulaştığı, nasıl yıkımlar yaptığı kısmından dünyaca yeni bir salgın atlatıldığı için belki de çok etkilendim. İnsanlık tarihi ve coğrafya ile ilgilenenler için çok başarılı ve dolu dolu bir çalışma olmuş. Şahsi fikrimi söyleyecek olursam kitap beni çok yordu. Ders kitabı okuyorum gibi hissettigim aşırı bilgi içeren bir kitaptı ve aynı soruları tekrar tekrar sormuştu.
Kadın sünneti kulaktan dolma bilgilerle bazı yerlerde var olduğunu bildiğimiz bir uygulama. Ama maruz kalan çocukların nasıl canlı canlı kesilip acı çektiğini, sünnet sonrası, hayatlarında en temel tuvalet ihtiyaçlarını giderirken bile nasıl acılar çektiklerini,sünnetle kadın olduklarını, acıdan ve korkudan şok geçirdiklerini,kanamadan ya da enfeksiyondan öldüklerini bilmiyordum.Kıyafetimize uygun ayakkabı bulamamak ya da ayakkabımıza uygun çanta bulamamak bizim için büyük problemdi, oysa bilmem kaç yaşında giydi ilk ayakkabısını çölde yılanların akreplerin dikenlerin arasında çıplak ayakla dolaşan Waris ve Waris gibi çocuklar. Oysa biz eltimizin nişanında giydik diye görümcemizin düğününde giymiyoruz aynı elbiseyi.O abiyeyi dolabımızda çürütüyoruz da bir başka günde giymiyoruz, elbisemize uygun ayakkabı bulmak için şehir şehir geziyoruz bazen. O renk pantolonla o kazak olmuş mu diyoruz. Evet olmadı insanlık adına gerçekten bazı şeyler olmadı, olmamaya da devam ediyor.
Arada bir iki tanesini çıkarsak genel olarak öykülerini, satır aralarını okuyan ince düşünceli bir insan olarak çok beğendim. Erik ağacının elma, olmazsa armut vermesi için yapılan ve sonunda erik bile veremeyen bir ağaca dönüştürülmesi, devler ülkesinin teması, Berna'nın gönderisi, dünya hali, karabaş ile sarman, kafamdaki sesler... Her bir öyküden çıkarılacak bir ders var. Hepsinin konusu ayrı güzel. Yok kelimesine hiç mi yok cevabını veren tek milletiz evet ama bu Yok isimli öyküdeki arsız karakter, ısrarı hiç sevmeyen biri olarak beni deli etti. Kitabı çok beğendim.
Ah kadın,iyiki kadınlar var yoksa bunca günahın vebali hangi canlıya yüklenecekti. Evden kaçsa suçlu, kocasını boşasa fahişe, çok konuşsa şirret, konuşmasa saf salak, kocası aldatırsa kadın eksik, kadın aldatsa yine kadın suçlu, her türlü kadın suçlu.
Gerçi hikayemizde ana karakter kadınlardan da zarar görüyor. Evden bir boğaz eksilsin diye altmışını geçmiş amcasına kocasının yeğenini veren sanırım kendisinin kadın olduğunu unutmuş olan yenge, Firdevsin sırtından geçinen patroniçesi, onların da yaşadığı koşulları ve kültürel özellikleri düşününce yine de kızmakta zorlandığım kadın karakterler. Firdevsin onurlu olmasına gelince benim romanda geçen onurdan daha farklı onur anlayışım. Ama kadın aklımla uzatmayayım şimdi.
Kısacık bir kitap, ama o kadar anlam yüklü ki.
"Başlangıçta tek bir dil vardı. Bu dil nesnelerdi, şeylerdi, duygulardı, renklerdi, rüyalardı, mektuplardı, dergilerdi. Başka bir dilin var olabileceğini, bir insan evladının anlayamayacağım bir kelime telaffuz edebileceğini hayal bile edemezdim." diyor yazar kitabında. Dört yaşında okuyabilmiş, önüne çıkan her şeyi okumuş, okumayı o kadar çok sevmiş, ama savaş, mültecilik, sığınmacı kampı, gittiği yerde dil bilmeden yaşama tutunma çabaları sebebiyle kendine okumaz yazmaz demiş. Dört yaşında okumaya başlamış, 26 yaşında yeniden okuma yazma öğrenmeye başlamış. Uzun mücadelelerle geçen bir ömrü anlatan kısacık bir kitap.