Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

iyaan Tarafından Yapılan Yorumlar

17.07.2002

Ben bu kitabı kitapyurdu.com dan sipariş vermiştim. Bana 2. basımı geldi. Gayet güzel ve açıklamalı ve bol örnekli bir VB kitabı. Bu işle uğraşan herkese tavsiye ediyorum. Bu kitap ile VB'de yapacağınız en güzel programları kolayca yapabilirsiniz. 2. Baskısında sayfalara hiç bir problem yok 1. basıma kıyasla. Kitapta en beğendiğim konu ise Windows Api 'lerine çok geniş yer ayırmış. Kitapta bulabileceğiniz konular; Visual Kontrolleri, Win95 ve Win98 Kontrolleri, Apiler (96 Tane), Ekran Koruyucusu Yazma, Ocx Tasarımı, Veritabanı, SQL ve System Tray uygulamaları.
12.07.2002

Hem bir aşk hem de bir macera romanı olarak değerlendirilebilecek bu eser, günlük konuşma diliyle yazılmış ve bu yüzden geniş halk kitleleri tarafından beğeni kazanmıştır. Yazarın, olayları ülke gerçeklerinden ve eserin yazıldığı zamandan soyutlamadan ele alması sebebi ile, o zamanları göremeyen yeni kuşaklar için bir takım yabancılıklar görülebilir. Örneğin o zamanlarda çok popüler olan Fransızca terimler ve eski Osmanlıca kelimeler sıkça kullanılmıştır. Buna rağmen yazarın anlatımdaki sadelik ve akıcılık bu yabancı kelimelerin anlamlarını kendiliğinden ortaya koymakta, hiç olmazsa çok zor anlaşılacak noktalar bırakmamaktadır.

Tasvirlerin oldukça fazla olması, hatta kitabın önemli bir bölümünü işgal etmesi, okurun, kendisini olayların içinde gibi hissetmesini sağlamaktadır. Özellikle insanın ruh halini mükemmel benzetmelerle tasvir eden yazar, bunu yaparken tabiat güzelliklerini, tabiat olaylarını sıkça kullanmıştır. Mekân tasvirleri ise okuru adeta olayların içine alıp, o mekânlarda yaşatmaktadır.
12.07.2002

"Osmancık, "Tarihin en uzun ömürlü, en büyük devletini kuran irade, şuur ve karakter" in Tarık Buğra' nın yorumuyla romanlaştırılmasıdır. "Ben, yola, bir görüşü veya yorumu savunmak veya aşılamak için çıkmadım. Bunu hiçbir romanımda yapmadım. Sadece konuyu anlamaya ve anlatmaya çalıştım." diyen Tarık Buğra, Osmancık' ı da aynı anlayışla ve "Osmanlı' nın sırrı nedir?" sorusundan yola çıkarak yazdığını söylüyor. bu nedenle, romanda Osmanlı Tarihi ile birtakım paralellikler veya zıdlıklar bulunsada -ki, bunlar önlenemez- karşılaşacağınız, "Ey Osmancık; beğsin. Bundan sonra öfke bize, uysallık sana; güceniklik bize, gönül alma sana; suçlama bizde, katlanma sende; bundan böyle, yanılgı bize, hoşgörmek sana;aciz bize, yardım sana; geçimsizlikler, uyuşmazlıklar, anlaşmazlıklar, çatışmalar bize, adalet sana; kötü göz bize, şom ağız bize, haksız yorum bize, bağışlama sana. Ey Osmancık bundan böyle, bölmek bize, bütünlemek sana; üşengenlik bize, gayret sana; uyuşukluk bize, rahat bize, uyarmak şevklendirmek, gayretlendirmek sana" gibi sözler, aslında, hiç bir tarih kitabında bulamayacağınız, yalnızca romancı Tarık buğra' nın Kayı Boyu' ndan Osmanlı İmparatorluğu' na götüren karakteri ve anlayışı ortaya çıkarmak için Ede Balı' ya söylettiği nasihatlerdır."
11.07.2002

Bu kitap benim şimdiye kadar okuduğum ey iyi kitaplardan biriydi. Uzun süre etkisinden kurtulamadığım, özetini çıkarırken bile tedirgin olduğum ve çok sürükleyici olduğunu düşündüğüm bir kitap... Her sayfasında ayrı bir şüphe uyandıran, her cinayette şüphelerimi başka yönlere çeken çok güzel bir kitaptı. Bilmiyorum belki size biraz abartı gelebilir ama bana, belki de bu tür kitapların müptelası olduğumdan çok farklı gelmişti..
Bu kitap üzerinde uzun süre düşündükten sonra, her şeyin bir bedeli vardır sonucuna ulaştım. Tabi buna bağlı olarak “ ne ekersen onu biçersin” “alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” gibi atasözleri de bulunabilir.
11.07.2002

Özet:
Ahmet Celal otuz beş yaşındadır. Bir paşanın oğludur. Birinci Dünya Savaşı’na yedek subay olarak katılır. Kolunu kaybederek geri döner.Artık savaşamadığı için çok üzgündür. İstanbul işgal edilince, emir eri Mehmet Ali’nin köyüne gider. Şehirden her gün gazete getirterek savaşı coşku ile izler. Fırsat buldukça köylülere durumun önemini anlatır. Köylüler ağalarına bağlıdırlar. Onun yalan yanlış sözlerinin etkisiyle Ahmet Celal’i dinlemezler. Aralarına da almazlar.Onu “yaban” diye nitelendirirler. Bu duruma üzülen genç subay, bunalım geçirir. Yalnızdır. Hava almak için gezmeye çıktığı bir gün köyün güzel kızı Emine’yi görür, aşık olur. Onunla evlenmek istese de reddedilir. Çünkü köylülerin gözünde o bir “yaban” ve “çolaktır”.

Öte yandan Yunanlılar köyleri yağmalar, ateşe verir, halka işkence ederler. Bir gün Ahmet Celal’in bulunduğu köye girerler. Köylüler kaçarak dereye gizlenirler. Savaşmak istemedikleri gibi, Mustafa Kemal’i de Yunan’a saldırmakla suçlarlar.Düşman onları kolaylıkla bulur, yakalayıp köy meydanında öldürür. Ahmet Celal ile Emine de vardır aralarında. Genç subay bir ara karışıklıktan yararlanarak Emine’nin elini tutar, birlikte koşmaya başlarlar. Düşman ateş açar. İkisi de yaralanır. Zorlukla köyün mezarlığına ulaşırlar. Orada sabaha kadar beklerler. Ertesi gün yola çıkacaklardır. Fakat Emine yürüyecek halde değildir, yarası ağırdır. Ahmet Celal yazdığı bir defteri kızın eline sıkıştırır ve bilinmeyen bir geleceğe doğru yürüyüp gider.


İleti:
Anadolu halkının geri kalmışlığından ve bilgisizliğinden sorumlu olan aydınlar değil, Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim felsefesi ve insanlık anlayışıdır. Köy ve köylü ağa-imam-muhtar üçlüsünün insafına bırakılmıştır.

Yazının Akımı ve Türü

Yaban realist bir romandır. Bizi bir köye gerçekten sokmayı başarmıştır. Romanda köylüyü ruhuyla, hayat felsefesi ile canlanmış olarak buluyoruz.