Toplam yorum: 3.253.599
Bu ayki yorum: 5.625

E-Dergi

kurkmantolumelo Tarafından Yapılan Yorumlar

22.10.2025

İlk kez tanıştığım bir yazar, çok keyif aldığım sıcacık bir öykü kitabıydı. İsmi bile çok muzip, çok tatlı değil mi? 20 mektuptan oluşan öykü kitabımızda yazar, sevgilisi Osman’a yazıyor. Ayrılığın ardından bir kadının kendini yeniden inşa etmesini okuyoruz ki bu kez temeli çok sağlam yerden alıyor: kendi içinden! Muzip, nüktedan, çok tatlı bir dili var yazarın. İlk sayfalarda kahkahalarla okurken aslında çok benzediğimizi fark ettim. Son mektupta herkes kendi yolunu bulur, kendi gökyolumuzu takip etmemiz gerektiğini söyleyen yazarımıza katılmakla birlikte kendi enkazından kendine yeni bir ben yaratan kız kardeşlerime de bir selamı borç bilirim! Velhasıl diyebiliriz ki herkesin bir Osman’ı var arkadaşlar. Ayrılmaya kesin kararlı olduğu, barışmak istediği, pişman olduğu, özlediği, özlemekten delirdiği, gidemediği ama kalmayı da beceremediği… Bu kitapta kendi Osman’larınızdan parçalar bulabilirsiniz.
22.10.2025

Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Postmodern romanın tüm özelliklerini barındıran roman, birçok akademik araştırmaya da konu olmuş. Olaylar köyde ve kentte geçiyor. Ortak unsur berber dükkanı. Köyde insanlar kayboluyor bir anda kentte karşımıza çıkıyor ama sonra bir anda geri geliyorlar ama eski hallerinden çok farklı bir şekilde. Sanırım kitabın adı bu yüzden Gölgesizler. Gölgesi olmayan insan, yaşamayan insandır ki karakterlerin ölüm sebepleri de o kadar trajik ki. Köy halkı da nefes almasına rağmen acaba gerçekten yaşıyor muydu? Muallak. Bazı karakterler kendi varlığını sorguluyor acaba ben gerçekten var mıyım diye. Bu çok hoşuma gitti. Ayrıca hayat tekrarların tekrarından oluşur diyor roman. Hatta bu sözden mütevellit sanıyorum kitap içinde de bu sözü tekrar ederek tekrara düşüyor. Fazlasıyla felsefi bir tarafı var aslında ama çok bilgim yok bu konuda. Romanın sonunda hiçbir merakımı da gideremediğimi de söylemek isterim :)
22.10.2025

Terapi seansıyla başlayıp devam eden olaylar, danışan Yankı ve doktor Birkan arasında geçmiş ve bugün arasında geçiyor. Aslında bu seansların ışığında yazar hepimizin çocukluğuna, içsel hesaplaşmalarına, aile ilişkilerimize, ortada olmayan babalarımız ve yalnız annelerimize ayna tutuyor. Bu açıdan bakıldığında hepimizin kendinden bir şeyler bulabileceği bir roman.

Bilinç akışı tekniği ile yazılan romanda neyin geçmiş, neyin şimdi olduğu; konuşanın Birkan mı Yankı mı olduğu -ki Yankı anlatırken doktor Birkan da kendi geçmişine ve çocukluk travmalarına gidip geliyor- belirsiz kalıyor. Bu anlatım tarzının hem avantajı hem dezavantajı olduğu söylenebilir. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmamak ve olaylarını daha iyi anlamak için bir çırpıda okumaya teşvik ederken aynı zamanda kolayca okumayı zorlaştıran bir tarafı da var. Psikoloji, sosyoloji gibi alanlardaki kurgu eserlere ilgisi olan herkesin okumasını tavsiye edebilirim.
22.10.2025

Yazarımız annesinin ölümünden sonra yazıya sarılarak onun varlığını yeniden inşa ediyor; kendi ifadesiyle bu kez de yazar annesini “doğuruyor.” Bu süreçte yalnızca bir anneyi değil, bir dönemin kadınını, sınıfsal koşulları ve toplumsal değişimleri de kayıt altına alıyor. Kitap, duygusal bir havadan ziyade yazarın annesinin doğumundan itibaren o dönemin toplumsal ve sosyolojik olayların iç içe geçtiği basit ama güçlü bir anlatıma sahip.

Yazar annesini ne idealize ediyor ne de bütünüyle eleştiriyor; onu, savaş yıllarının yoksunluklarıyla yoğrulmuş, güçlü ama kırılgan, özgürlük arayışı ile toplumsal baskılar arasında sıkışmış bir kadın olarak, olduğu gibi anlatmaya çalışıyor. Yani aslında sadece bir “kadın” olarak. Yazarın sade ve mesafeli dili, anne figürünü hem sıradan hem de evrensel kılıyor. Zaman zaman bu mesafeli dil beni rahatsız etse de gözlerimin dolduğu bir kitap oldu. Anneler ölmesin.
22.10.2025

Yazar aslında kendi başından geçen bir hikayeyi anlatıyor. Evli ve ondan 13 yaş küçük bir adam A. ile olan cinsellik temelli “tutkusu”. Aslına bakarsanız saplantı daha doğru bir kelime. Yine de kınayamıyorum çünkü o saplantı insana her şeyi yaptırabiliyor. Beklemenin gerilimi, arzulanan bir mesajın ya da telefonun yarattığı heyecan, bir ilişkinin merkezinde kendini, kendi varlığını kaybetmek… Bunlar, pek çok kadının kalbinde karşılığı olan evrensel hisler bence. En azından herkes en az bir kez böyle akıldışı aşık olmuştur.

Yazarı farklı kılan ve Nobel’e götüren şey ise sanırım yalın ama keskin dili. Bıçak gibi bir çırpıda anlatıyor her şeyi. Hem çok tanıdık hem çok yabancı gibi kelimeler. Tabii çevirene de teşekkür etmek lazım bu kadar güzel ifade edebildiği için. Kısacası hassasiyeti olanlar okumasın. Ben beğendim.