acı, teslimiyet, yenik umutlar, şehvet, pişmanlıklar, utanç, dorukta zevk... kör kuyularımızda gizlediğimiz bu duyguları yaşamayı ne koca hilafet devrinin sona ermesi, ne havada uçuşan kelleler ne de kan engelleyebildi. bir imparatorluğun çöküşünü aşk umursamadı, umursamayacak. yazarın bize bunu anımsatmasının yanı sıra, ölüm, kader, tanrı, ahlak ve tabi ki aşk üzerine yazdıkları, zevkle okunan, ilgi çekici satırlar. kafa karıştıracak derecede uzatılmış kimi cümlelerinin sıkıcılık serpiştirmesi kitabın sayılabilecek tek olumsuz yanı diyebilirim. buna rağmen yazar, okuyucunun merakını gıdıklamayı, yapıtına sıradışı heycanlar ekleyerek okuyucuyu sürüklemeyi iyi biliyor. kitapta, tarihe dair kimi ayrıntıları bilinenden farklı görmek kitabı okumak için başlıbaşına bir neden oluşturuyor. öneririm...
"kaderle ilgili pazarlık yapacak birinin olmasını istiyor insan bazen , Tanrı pazarlığa yanaşmadığına göre pazarlık yapacak şeytandan başka kim kalıyor?"
"herkes bir başkasının kaderiydi. hepimiz kendi kaderimizden çok bir başkasının kaderi üzerinde etkili oluyoruz, ne garip değil mi? bazen düşünüyorum da başkalarının müdahale edemediği bir hayatı ve kaderi yaşayabilseydik herhalde hepimizin hayatı çok değişik olurdu ama ne yazık ki bu mümkün değil, yaradan sanki hepimizi birbirimize bağlamış, birimiz kıpırdayınca hepimiz kıpırdıyoruz."