E-Dergi

İlk kitaba göre daha tekdüzeydi olaylar ama yazar yine de çok başarılıydı. 2. Beyazıt dönemini iyi anlamaya yarayan bir kitap. Yazarla ilgili tek bir sorunum var: İki kitabında da sürekli Osmanlı övülmüş, yanlışları bile doğruymuş gibi gösterilmiş. Tabi ki kendi ecdadımızı övmeliyiz ama hataları da doğruymuş gibi lanse etmek çok yanlış. Sanırım yazar Osmanlı sempatizanı. Bu taraflı düşünceler olmasaydı keşke…

Her ne kadar masal gibi dursa da herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitap. Günümüzde bile hepimiz kendi parmaklıklarımız içinde yaşıyor ve tıpkı Küçük Kara Balık’a dayatıldığı gibi, sadece yaşadığımız çevrede kalmamız, herkes gibi düşünmemiz, kısacası tekdüze yaşamamız isteniyor. Bu kitapta Küçük Kara Balık’ın, derenin sonuna gitmeye olan merakı ve çevresinin tepkilerine rağmen Dünya’yı görmek istemesi anlatılıyor.

Okuduğum ilk tarih romanı olma unvanını kazanan roman. Müthiş bir kurgu ile İstanbul’un fethi tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmiş. Yazarın dili sade ve akıcı, bu yüzden bir çırpıda bitirilebilecek bir roman.

Gerçekten kah gülüp kah ağladığım bir romandı. Nazik olmanın bize neler kattığı ve farklı olanı kabullenme gibi özel dersler veren bir romandı. Sanırım bu roman okuyucusuna hayata dair, önyargılara dair inanılmaz bir perspektif kazandırabilecek bir kitap. August’un gözünden bakın dünyaya, insana, her şeye. Eminim bu kitap hayatınızda ufak da olsa bir değişim yaratacaktır.

Bildiğimiz aşk romanlarına benzediğini söylerdim eğer son 30 sayfayı okumamış olsaydım. Gerçekten sürükleyiciydi ve siz son sayfaları okuduğunuzda ne demek isteyeceğimi anlayacaksınız. Normal bir gençlik aşkı veyahut klişe olmuş aşk öykülerinden biri gibi gelebilir lakin kesinlikle öyle bir kitap değil. Okurken kesinlikle aşık olabileceğiniz bir kitap. Öte yandan bu romanda tek hoşuma gitmeyen kısım sanırım Eleanor’un yapmacık gibi gelen davranışlarıydı. Bunun dışında harika bir roman.