Toplam yorum: 3.090.511
Bu ayki yorum: 1.109

E-Dergi

meczub Tarafından Yapılan Yorumlar

18.12.2007

Kişisel tercihimle öleceğim!

Bülent Akyürek,gözümüzden kaçanları,yüzümüze vurulanları çarpıcı agrasif üslûbuyla yine çekinmeden dile getiriyor.
Bizim yerimize düşündüğünü ısrarla vurguluyor.Bulduğu sonuçlar da bir o kadar çarpıcı.
Okunması gerek,düşünceyi zorlamak için..
18.12.2007

bir nefes susku kahvesi tadında...

Altını çizdiklerimden...

''Gözlerimi tavana dikerek,beni dünyaya inmeye ayartacak kelimeler bulmaya çalışıyorum kendime.''

''Kuş sesleriyle çoğalan bir sabahı sonsuza kadar öldürdüğünün farkında değil hiç kimse.''

''Sükûnetini koruyabildiğimiz tek yer mezarlıklar.Artık dinlenmek için oraya gidebiliriz.''

''Rüyalarımızdan çıkan hayatımızdan da çıkıyor buna inanın.''


''İnsan mutsuzken hep tanınmadığı bir yer aranır kendine.''

''Sustum ve susmakla elde ettiğim kazançları kâr saymaya başladım!''
05.02.2007

Nazan Hocam,yüreklerimizin çağlayanlarını gözlerimize serpmeye devam ediyor.Zevkle okunası akıcı öyküler..Elif..Be..Külrengi kuş...Okunması şiddetle tavsiye olunur,vakte değer katmak için!
30.06.2006

''Ya da yanılmıştım.Ben vardım.Hayat vardı.Yalnız dolaşıyorduk.Senin ellerin vardı.Sığmıyorduk dünyaya.Dünya ikimize çok dardı.''

Tellerimize türkü oldu Gökhan Özcan.Değişik imgeleri dikkat çekiyor.''Ayakları hiç bir zaman yere basmadığı halde,ayakkabıları sürekli delinen biri..''

Okunmaya değer bir kitap.Özgün bir çizgide.Bir çırpıda okuyorsunuz.öyle sarıyor kitap sizi..Hani ben de demiyor değilim böyle değişik cümlelerim olsa diye...!
30.06.2006

''AŞK... EZELDE BİR MERHABA İDİ; HÂLÂ Kİ ODUR...



Fatih'in veziri olan şair Ahmet Paşa bir beytinde, aşkındaki sadakati ve tutarlılığı anlatabilmek için,



“ Cânıma bir merhaba sundu ezelde çeşm-i yâr



Şöyle mest oldum ki gayrın merhabâsın bilmedim”



deyiverir. Kolay bir söyleyişe göre çok güçlü bir hayal!.. Öyle ki Ahmet Paşa hakkında tezkirelerin "Türk şiirine parlaklık ve güzelliği ilk o vermiştir." hükmünü doğru çıkartır. Günümüz diliyle şöyle demek: "Ezel gününde sevgilinin gözü bana bir merhaba lûtfetti. O gün bu gündür, o bakışın mestliğiyle başka birinin merhabasını hiç tanımadım."



Aşk... Kainatın yaratılış vetiresini, özünü ve esasını oluşturmak bakımından başlangıcı ezel gününe dayanan ve ebede kadar süreceğinde şüphe bulunmayan macera... Gönülleri terbiye eden, ruhlara derinlik katan, dimağlara yükseklik veren bir hüzün ve neş'e. Varlıkla birlikte var olan, ve varlıkta en son yok olacak olan. Başlangıcı ta ezel gününde; şöyle: Kur'an'da anlatılır ki (Âraf, 171-172) Allah, dünyada hiçbir şey yok iken, hatta dünya yok iken ruhlar âlemini yarattı. Orada bütün ruhları bir araya toplayıp sordu: "Elestü bi-Rabbikum?" Yani, "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" Ruhlarımız bu soru karşısında "Kâlû: Belâ!" Yani "Dediler ki; -Evet (şüphesiz Sen bizim Rabbimizsin)". Bu meclis (ezel bezmi, elest meclisi), varlığın ilk toplantısı idi ve bütün ruhlar orada birbirlerine şahit tutuldular; ta ki dünyaya geldikleri vakit, bir bedene girdikleri, ete kemiğe büründükleri vakit bu sözlerinden dönmesinler... Dönenler olursa, o mecliste rahmet ve merhametiyle kullarına muamele eden Rab Taala'nın rahmet ve merhamet çizgisinin dışına itilsinler...



Ezel bezmi öyle bir meclis idi ki, orada yan yana olanlar, yakın olanlar, birbirlerini görenler, birbirleriyle konuşanlar; bu dünyaya geldiklerinde de birbirleriyle yan yana ve yakın olur, buluşur veya konuşurlar. İnsanlar arasındaki çağ farkları, uzaklık ve yakınlıklar ile biganelik ve âşinalığın temeli işte o ezel gününe dayanır. Bu durumda dünya, ezelde kader olarak yazılanın vuku bulduğu (kaza) bir duraktır; o kadar. Bu durakta aşkın ve âşıkın nasîbi de ezel günündeki durumuyla bağlantılı olarak bu dünyada görünürlük ve yaşanırlık kazanır. Bu durumda ya Hüsn ü Aşk yazarı Galib Dede'nin benzetmesiyle dünyaya ait desenleri ve çizgileri olan kader kumaşları ruhlarımız arasında bölüştürülürken âşıka da sevgi hissesi olarak terzilerin makas artığı kırpıntılar misali paramparça olmuş bir kalb düşecek veya yukarıda Ahmet Paşa'nın dediği gibi âşık, ezel gününde öyle bir çift göz ile karşılaşacak ki aşktan pay almayı, veya aşktan gayrı pay almayı unutup dünya hayatını öyle yaşayacaktır. Söylediğine göre Ahmet Paşa, ezel gününde henüz ruhlar alemindeyken, güzellerden bir güzel, kendi güzelliğinin farkında olarak (istiğna halinde) göz süzüp de kendisine âşık ararken, gözleri bir an, yalnızca bir an, Ahmed'in canına da değip geçmiştir. Aşk adına Ahmed'e ne olduysa işte o bir an içinde olmuş ve o güzellik karşısında mest ve hayran düşüp kendini kaybedivermiştir.



Bu öyle bir mestliktir ki aradan milyonlarca yıl akıp giderek dünya kurulacak; Adem yaratılıp yine on binlerce yıl insanoğlu dünyada ezel macerasını sürdürecek, nihayet Ahmed'in ruhu da bir beden ile dünyaya geldiğinde hâlâ ezeldeki o sarhoşluğu geçmemiş olacaktır. Bunun diğer yönden okunuşu, Galib'in dediği gibidir ve Ahmet, ezel gününde gördüğü güzelin aşkını kendisine zoraki kader edinerek dünyayı da onun uğrunda her türlü belalara, sıkıntılara, ayrılık acılarına vs. katlanarak mest ve hayran yaşayıp gider. Yani ki aşkında bu derece sadakat ve doğruluk, tıpkı ruhların Allah'a verdikleri söz gibi bir ağırlık ve sorumluluk taşır. Ta ki âşık, ruhlar meclisinin sözünde duran yegane kişisi olabilsin. Öyle ya hemen hepimiz o gün verdiğimiz sözü çoktan unutmuş, kendimize (masivadan, paradan, ihtiraslardan, gururlardan, maldan, mülkten vs.) yüzlerce tanrılar edinmiş durumdayız. Oysa âşık ezelde verdiği aşk sözüne sadakatle sarılmış, aşkın bunca ayrılık belasına da katlanarak âşıklıkta bir gömlek daha derece kazanmanın yollarını aramaktadır. Aşkın belası öyle bir tatlı bela ki, ezelde başlamış olup ebede kadar uzanacaktır. Nitekim ruhlarımız, "Elestü bi-Rabbikum?" sorusuna karşılık olarak "Evet" anlamına gelebilecek pek çok kelime arasından "bela"yı seçmiştir. Kul, belayı kendisi istemeyince Allah neden versin ki?!.. Velev aşkın belası da olsa!..''


İskender PALA

İskender Pala yüreğimizin sinir uçlarına değmeye devam ediyor.''Divan Edebiyatını sevdiren adam'' diye anılıyor ;sadece divan edebiyatını mı??Aşkı öğretiyor aynı zamanda!Manasını dillerde kaybetmiş Aşk'ı!