E-Dergi

Güzel, kısa bilgileri içeren ayraçlar.

Tarihi bir araştırma için uygun bir eser olduğunu düşünmüyorum. Ama Napolyon'un iç tahlili açısından akıcı, başarılı bir eser. Az önce de belirttiğim gibi Napolyon savaşları, hükümranlığı döneminde yaptıkları hakkında eser okunacaksa bu olmamalı. Ama bir fikir oluşturması açısından okunacaksa bu eser seçilebilir. Bu eser sayesinde Napolyon'a olan ilgim arttı sonra da malum... Şimdi sadece Napolyon'u değil Talleyrand'ı, Grande Armee'nin 26 mareşali ilgimi çekiyor.

Savaş her zaman kötüdür. İyi komutanlar savaşı istemez. Dönemin Japon-Rus savaşına şahit olan bir askerin hatıralarından. Geçen 120 yıl açısından insanlar ders almış mı peki ? Maalesef hayır. Savaşın vahşeti önüne geçmek adına ne kadar uluslararası kurumlar kurulsa, doktrinler gelişse dahi günümüzde hala daha da acılarına tanık oluyoruz...

Rıfkı Atay muhteşem bir Türk aydını ve zorlu vakitleri objektif ve tertipli bir şekilde anlatmış. Çok kişinin ismi geçtiği için ilk okuyanlar için kafa karıştırıcı olabilir ama anlatımıyla ve o dönemin seline kapıldığına muhteşem akıyor. Cumhuriyet'in hemen öncesi ve sonrası hakkında tek bir kitap okumam gerekirse bunu seçerdim.

Yakup Kadri bile olsanız o dönemin (her dönemde siyaset evlatlarını yer) siyasetçileri ve kışkırtmaları yüzünden gözden düşürülüp uzaklaştırılabilirsiniz. Kendisi de gazetecilik mesleğini devam etmeye kararlıyken devlet ve emirlerine bağlılığından olsa gerek hiçbir zorluk çıkarmadan istemeye istemeye görevini yapmıştır. Ama diplomasi mutfağı çıkışlı olmamasına rağmen başarılı olduğunu ve fedakarlık konusunda da geri kalmadığını Tahran Elçiliği döneminden de anlayabiliyoruz. Dönemin Arnavutluk'un devletimiz hakkında bilgiler, İkinci Dünya Savaşı'nda Türk elçilerin ortaya koyduğu saygıya değer tavırları (Behiç Erkin ve nicelerinin yaptıkları bkz.) hakkında fikir edinebiliyoruz. Bence istemeden bu mesleği icra etse dahi hayatı açısından güzel bir farklılık olmuş. Tabi önemli olan kendisinin bu maceradan memnun olup olmadığı...