Osmanlı'dan bugüne dinin siyasete nasıl alet edildiğini ve özellikle de Türkiye üzerinde emelleri olan emperyalist güçlerin, dini(islamı) nasıl da çıkarlarına göre kullanabildiklerini gösteren, bu alanda yazılmış iyi bir araştırma kitabı.
Yalnız bazı saptamaları var ki, yazarın tarafsız bakış açısıyla değil karalama amacıyla yazdığı görülüyor. ABD'nin II.Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye'ye soktuğu 'Türk-İslam' motifi, diğer bir söyleyişle yeşil kuşak hareketi, ve komünist avcılığı altındaki faaliyetleri herkesin malumu. Ancak ABD'nin bu konudaki faaliyetleri, bizi tarihimizi reddetmeye veya Osmanlı düzenine düşman olmaya sevketmemeli. Yazarın, yakın tarihimizde ve özellikle 80 darbesi sonrasında olanlar için bir suçlu arar gibi, olup olmadık şeylerden bile karalama amacına gitmesi, inandırıcılığını zorluyor.
Türkiye'nin önde gelen araştırmacı-yazarlarından biri olan, Laiklik ve Hilafet konularında benim de katılmadığım bazı görüşleri olan Aytunç Altındal'ın, kitapta sürekli hedef gösterildiğine tanık oldum. Altındal'ı, ABD ve 12 Eylülcülerin safındaymış gibi, hatta ABD'nin Türkiye'deki bir elemanı gibi gösterme yoluna gitmesi ve üstelik bu konuda sağlam bir dayanak da bulamadığı halde oldukça kesin ifadelerle suçlama yoluna gitmesi, yazarın başka amaçları olduğunu da gösteriyor. Cengiz Özakıncı'nın neden Türk kamuoyunda pek ciddiye alınmadığı ve yer bulamadığı nın ipuçları da böylece ortaya çıkıyor.
Bir araştırma kitabı yazıp, büyük devletlerin dünya üzerindeki planlarını yazarken ideolojik görüşlerinizi bir yana bırakmanız gerek. Kitap son derece SSCB yanlısı yazılmış. Zannediyorum ki yazar, Soğuk Savaş ve ABD-SSCB arasındaki çekişmenin sadece görüntüyü kurtarmak için yapıldığının pek farkında değil. Tarihe derin bir bakış açısıyla yaklaşamadığı için de, bazı yerlerde kendiyle çelişiyor. Cevap bulamadığı yerlerde de kendi kendine tarih yazmaya başlıyor.
Örneğin; Nazi Almanyası'nın iktidara gelmek ve halkın desteğini sağlamak için, Vatikan başta olmak üzere dini kurumlardan ve din adamlarından sağladığı desteğe dayanarak, aslında ne Hıristiyanlık'la ne de İslamiyet'le bir ilgisi olmayan, tamamiyle pagan-tötonik bir inanışta olan Nazileri ''dinci'' bir yapılanma olarak gösteriyor.(Ayrıca Vatikan'ın da ne kadar hıristiyan olduğu ayrı bir tartışma)
Ne yazık ki bu kitapta, tarihe yüzeysel bakan ve kendi dar bakış açısıyla sürekli suçlama yoluna giden yazarın, aslında oldukça iyi bir araştırma sonucu yazdığı ve yerinde tespitleri olan kitabını, kendi dayanaksız yorumları yüzünden heba ettiğini düşünüyorum. Her şeyin altında bir 'dinci' yapılanma aramak veya ''büyük devletler buyuruyor, onlar da bu yüzden böyle konuşuyor'' kolaycılığına kaçmak kimseye bir yarar sağlamaz.