E-Dergi

Bu kitap beni mahvetti; Akdeniz'in tuzlu rüzgarıyla, çiçek kokularıyla, sıcacık güneşin ve ısınan kumun hisleriyle sarmaladı. İlk aşkı yaşıyor gibi heyecanlandırdı, kızdırdı, üzdü, yaraladı. Anlatımı öyle şiirseldi ki tadı damağımda kaldı.

Kitap daha çok Patroklos ve Akhilleus'un arasındaki aşkı ve arka planda dönen savaşı anlatıyor. Yani romantik yanı ağır basıyor diyebilirim. İlişkilerinin detayını bu kadar görmeyi beklemiyordum, üstü kapalı bir anlatım olur sanmıştım ama ikilinin romantik ve cinsel olarak bir ilişki yaşadıkları açıkça anlatılmış. Bu beni daha mutlu etti.

Akhilleus ve Patroklos'la birlikte sahilde koşturdum, Kheiron'un pembe mağarasında yaşadım, Troya'ya giden gemide denizin tuzunu kokladım, İphigeneia için ağladım, Briseis ile muhabbet ettim.

Bir alıntı bırakayım:
"Onu yalnızca dokunarak, yalnızca koklayarak bile tanırdım; kör olsam bile nefeslerinden, ayaklarının yere vuruşundan tanırdım. Ölmüş olsam bile, dünyanın sonu gelmiş olsa bile tanırdım onu."

Dizisinin sadece ilk 2 bölümünü kapsıyor. Baskı kalitesi güzeldi. Sadece ilk sayfalarda yazıların küçük olduğu bazı konuşma balonlarını okumak zordu, yazılar gölgelenmiş gibiydi. Hikayeye bir eleştirim yok, o zaten kusursuz...

Kitabın kapağı tatlı olduğu için tatlı bir hikaye okuma beklentisiyle almıştım fakat her sayfa, sizi yavaş yavaş bir gerilimin içine çekiyor. Kitabın hissettirdiği duyguyu sanırım bir süre unutmayacağım.

Üslup çok zengin değil, oldukça basit bir dille yazılmış. Hitap ettiği kitle ortaokul-lise çocukları.

Akşam vakti göle giden bir liseli bir çift, sonrasında 2 hafta boyunca evden çıkmayan kız ve kendisinden bir daha haber alınamayan erkek... Polisin kızı sorgulamasını ve kızın anlattığı "aşk" hikayesini dinliyoruz.
Manipülasyonun bir ilişkiyi nasıl zehirlediğini, insanları bir küf gibi nasıl yavaş yavaş öldürdüğünü, basit gibi görünen psikolojik hilelerin insanlar üzerinde domino etkisine dönüşebileceğini görüyoruz. Sevgi neydi diye soruyoruz kitabın sonunda. Özellikle genç okurların okuması ve sevgiyi doğru yerlerde araması gerekiyor. Parladığınız yer, sevildiğiniz yerdir. Sizin ışıltınızı çalan insanlar içlerinde sevgi değil, zehir taşırlar. Zehirlendiğiniz yerde durmayın.

Yazarın okuduğum 3. kitabı. Fena değildi, trendeki yolcuların odalarının yerleşimini aklımda tutmaya çalışmak biraz yorucuydu fakat sonu beni gerçekten şaşırttı. Üslüp ve anlatım olarak zayıf bir eser, edebi zevk beklemeden ve kafa dağıtmak için okunabilir. Genç okurlar için uygun olduğunu düşünmüyorum.

Mizahtan anlamayanların okurken saçını başını yolacağı ve cinsiyetçi bulacağı bir eser. Oysa feminist bir bakış açısıyla yazılmış ve baştan aşağı ironiyle örülmüş. Ben çok sevdim. Çok eğlenceli bir saat geçirerek okudum. Fiyatı çok fazla ne yazık ki.