Toplam yorum: 3.253.599
Bu ayki yorum: 5.625

E-Dergi

Çepni55 Tarafından Yapılan Yorumlar

23.04.2025

Semih Öztürk'ün Kırık Rahvan adlı kitabı şiddetli bir tavsiye, hatta birkaç tavsiye sonrasında edinip okuduğum bir kitap oldu. Kitap sever arkadaşlar zaman zaman birbirlerine pek de meşhur olmayan bazı kitapları tavsiye ederler. Bu da öyle bir kitaptı. Çok başarılı olduğuna dair sözler işitince hemen temin ettim.

Kırık Rahvan bir öykü kitabı olarak geçiyor. Ancak baştan söyleyeyim, bence bu bir öykü değil, bir roman bile kabul edilebilir. İçerisinde altı farklı öykünün yer aldığı kitapta aslında bu altı öykü birbiriyle hayli ilintili.

Kırık Rahvan, altı öyküden oluşuyor ve bu öykülerin hepsinin de merkezinde İstanbul, hatta neredeyse Üsküdar var. Bu anlamda “bir Üsküdar merkezli roman” bile diyebilirim bunun için. Semih Öztürk'ün oluşturduğu karakterler hem özgün hem de ilgi çekici.

Bence bu bir öykü kitabı değil bir roman bile sayılabilir.
Kırık Rahvan'ı okursanız Türkçe'nin güzelliğine bir kez daha şahit olursunuz.
23.04.2025

Kendi konseptinde oldukça iyi bir kitap olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. Bir ilk genç veya çocuk kitabı seviyesinde de sayılabilir. Ancak yetişkinlerin de rahatlıkla okuyabilecekleri bir kitap. Peki neler anlatıyor burada? Daha önce Cumhuriyet'in kuruluş yıllarına giden Şermin Yaşar, bu sefer yine bir çocuk gözüyle 1840'lı yıllarda Topkapı Sarayı'na bizi götürüyor. Bu sefer Topkapı Sarayı var. Hikayenin geçtiği yer Osmanlı ülkesi, dolayısıyla Osmanlı coğrafyasından bahsediliyor.
Tabii burada sunuş yazısında Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın bahsettiği bir şey var, uzun yıllar İlber Hoca Topkapı Sarayı'nın müze müdürlüğü yaptı. O yüzden Osmanlı tarihini çok iyi bildiği gibi, Topkapı Sarayı'nın hikayesini de çok iyi biliyor.
Ben de birkaç kere gittim tabii Topkapı Sarayı'na. Ve şimdi bu hikayeden sonra, bu kitaptan sonra bir kere daha gitme isteği uyandı bende. Yaşar'ın kalemini, hikayeciliğini, anlatıcılığını da beğeniyorum. İyi bir anlatıcı bence. Ve burada o seviyeyi de koruyabiliyor
23.04.2025

Ben iyi bir Samsunsporlu olmanın yanında bir futbolsever ve kitap okuruyum ve bu kitabı epeyce beğendim, başarılı buldum.

Kitapta her bölüm, anlatılan her isim oldukça başarılıydı. Bir bölümünü “Edebiyat Karın Doyurmaz Çay İçirir” kitabında okumuştum. Ama anlatımları sevdim. İslam Çupi, Nazım Hikmet… Hepsi. Sırf bu kitaptan sonra Kadıköy’de Fazıl Hüsnü’nün takıldığı Vapur Kafe’ye gideceğim ve İlhami Bekir’in Taşlıtarla’daki Ev kitabını alıp, okuyacağım.

En sevdiğim bölümler ise şunlardı:

Küçük İskender’in Fenerbahçe’yi 4-0 yendiğimiz maçın sonrasını yazdığı bölüm mesela. Gerçi orada küçük bir bilgi hatası var. Biz o maçı İstanbul’da değil Samsun’da kazanmıştık. Üstelik art arda iki sezon ve ikisi de 4-0. O iç saha demiş fakat deplasmanda da yenmiştik Fener’i, hatta kupada da elemiştik. O yüzden pek mesele değil. Sonrasında yazdıkları çok manidardı. Kazayı kendi ahına mal etmesi ve çok üzülüp epeyce maça gitmemesi çok ilgi çekiciydi.
23.04.2025

Görsellerle desteklenen kitap, Kök Tengri inancından Kayra Han'a, Erlik Han’dan Umay Ana’ya, Tamu’dan Uçmag’a, Atalar Kültü’nden Bay Ülgen’e, Kambar Ata’dan Kızagan’a kadar uzanan mitolojik unsurlardan, Türk destan ve mitolojilerindeki ongun hayvanlardan, Manas’a, Oğuz Kağan’dan Bozkurt'a, Ergenekon'dan Dede Korkut'a, günümüzde yaşayan halk inanışlarından İslam’a geçişin öncesi ve sonrasında var olan mitolojik öğelere kapı açarken, Mete’den Bilge Kağan’a, Orhun Yazıtları’ndan Kürşad’a kadar aklınıza gelebilecek pek çok başlığı, Altaylardan Tuna'ya kadar uzanan büyük Türk dünyasındaki Türk mitolojisi ve destanları kapsamında karşımıza çıkarıyor. Hatta Türk mitoloji ve destanlarının aslında ne kadar geniş bir külliyata sahip olduğunu da fark ediyoruz. Öyle ki, günümüzde halen halk arasında yaşayan ya da biz Türklerin İslam’ı yorumlamamızda kullandığımız pek çok varlığını burada görebiliyoruz.

Kadim Türklere ve onların inanç ve mitolojilerine ilgi duyan herkese tavsiye ederim.
23.04.2025

rof. Dr. Koptagel İlgün, sekseni bulan yaşıyla çok ciddi bir hayat tecrübesine ve elbette kitaplara konu olabilecek bir hayat öyküsüne sahip bir hekim. Biyografik eserler nehir söyleşi tarzında olsalar ve her ne kadar kişisel şeyleri anlatsalar bile, anlatılan şeylerin topluma ve hatta tarihe yansıyan pek çok yönü bulunmaktadır. İlgün’ün Erzurum’un Şenkaya ilçesinde başlayan ve oradan İstanbul’da Tıbbiye eğitimine, Erzurum SSK Hastanesi başhekimliğine, doçentliğe, İstanbul Göztepe SSK Hastanesi başhekimliğine, Celal Bayar’ın son hekimliğine, milletvekili adaylığına, profesörlüğe, SDÜ Tıp Fakültesi Dekanlığına, Acıbadem Hastaneleri’ne kadar uzanan ama illa da aile birlikteliği ile taçlanan hayatı her anlamda ilgi çekici ve okunmaya değer bir görünüm sergiliyor.