Toplam yorum: 3.253.600
Bu ayki yorum: 5.625

E-Dergi

Çepni55 Tarafından Yapılan Yorumlar

24.07.2025

Henüz kırklı yaşlarının başlarındayken, İstanbul Göztepe SSK Hastanesi’nin başhekimi olan Koptagel İlgün, o süreçte yüz yaşını geçmiş olan ve adeta yaşayan tarih konumundaki Bayar’ın son ve özel hekimi oldu. Üstelik bunu Bayar’ın rica ve ısrarı üzerine gerçekleştirdi. İlgün, kendi tabiriyle “dupduru bir hafızası olan” Bayar’a çok şey sordu. Özellikle İlgün’ün de çok sevdiği Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili birtakım anıları ve yorumları bizzat Atatürk’ün son başbakanı ve çok sevdiği bir Milli Mücadele arkadaşı olan Bayar’dan işitmek elbette paha biçilmezdi.

Koptagel Hoca, yıllarca el yazısı notları, gazete kupürleri ve fotoğraflarla biriktirdiği bu anıları kitaplaştırmak gerektiğini düşünüyordu. Böylece “Celal Bayar’ın Son Doktoru Anlatıyor” adlı eseri ortaya çıkardı.
23.04.2025

Ortalama bir sosyal medya kullanıcısı olarak Behçet Hoca’yı anımsıyordum. Sonra bir arama yaptım ve son YKS’deki üniversite neti haberi, ardından Fatih Altaylı programı derken iyice yerleşti. Tabii akademiklink sayfasına girip biraz inceledim ve kitabı öyle okudum.
Konuşur gibi yazmış ki, bu iyi bir şey. Çünkü, zaten bir sosyal medya fenomeni ve oradaki tarzını kitapta da devam ettirmesi gerekliydi. Mevcut kitlesini alıştırdığı şekilde yazmalıydı.
Hasan’ın hikayesi gayet iyi bir başlangıç olmuş. II. Dünya Savaşı ve ABD uçakları çok güzel örnek olmuş.
60 saniye deneyi gayet güzel ve matraktı. Ben de sayıp, çevremi inceledim.
Mülakatlarla olan hikayeleri stand up tadında, eğlenceli… Bu arada “Babişko Asuman’ı” ben de hatırladıım.
Başarısızlıkları dinlemeli tezi orijinal ve değerli. Kitabın temelinde de bu var zaten. Ufuk açıcı, gerçekçi karamsar… Kişisel olarak ben başarısızlığıma inandım ama bunu anlayıp öğrendiğime de sevindim. Keza kaynakça da eğlenceliydi.
23.04.2025

Ahmet Çakır'ın kendine has başarılı üslubuyla kaleme aldığı kitap bir otobiyografi gibi görünüyor. Başarılı anlatma tarzı ve iletişim becerisi, kitabı adeta bir roman havasına da sokuyor. Türkiye’de sadece spor basınıyla değil ülkenin sosyolojisiyle ilgili de pek çok şeye şahit olabiliyorsunuz bu kitapla birlikte. Sondaki fotoğraf albümü de ayrı güzeldi tabii.

Ahmet Abi’nin belirgin özelliklerinden bazıları iyi bir Galatasaraylı olması ama asla bir fanatik olmaması ile birlikte tam bir kitapsever olmasıydı. Kitap konusuna ayrı bir önem verirdi. Bu anlamda uzun yıllar boyunca spor kitaplarını tanıttığı ve yazarlarını ağırladığı programlar da yaptı. Hatta ben de birkaç tanesine katılmıştım. Empati gücü yüksek bir kalem ehli olarak spor kitaplarına ve kitapların yazarlarına ayrı bir önem verirdi ancak Fırtınalı Yıllar’da da bahsettiği gibi bu konuda haklı bir şekilde sitemliydi. Çünkü bu ülkede hakkında kitap yazılan kişiler bile o kitabı okumuyorlardı.
23.04.2025

Sadece yaşanılan bir yer olarak değil, bir aidiyet kavramı olarak da “şehir” hayli önemlidir. Bu anlamda bir şehrin sakini ya da müptelası olmak da oldukça değerlidir. Şehirler de insanlara benzer; karakterleri vardır ve bu karakterlerini orada yaşayanlara mutlaka yansıtır. Bu anlamda aynı şehirli olmak, orada yaşıyor ya da yaşamış olmak ve aynı şehri sevmek insanlar arasında benzer duyguların oluşmasına da sebep olmaktadır.

Samsun’a dair pek çok şeyi gibi onu da bir roman sayfaları üzerinde okuyor olmak beni çok mutlu etti. Bu arada Bir Var Bir Yok’un sadece Samsunlu okurlara değil, bütün roman severlere hitap ettiğinin de altını çizmem lazım.

Samsun’da geçen romanlar literatürüne yeni bir roman daha eklendi bence; üstelik üst sıralardan giriş yaptı.
23.04.2025

Ziya’nın İstanbul’a başlayan hikayesi, Sinop Cezaevi, İskenderiye ve tekrar İstanbul’a devam ediyor. Bu süreç içerisinde hem romana hem Ziya’nın hayatına dahil olan başka karakterler de var.

Ahmet Altan’ın oluşturduğu Ziya karakteri gerçekten çok sert, Kafkas Dağları’nın her ne kadar İstanbul’a taşınmış olsa, kabile özelliklerini İstanbul’a da getiren bir dağlı karakterini anlatıyor. Kavgacı, inatçı, mert ve değişik bir karakter… Romanın ben aslında tam bir tarihi roman olmadığı, bilakis ağırlıklı olarak bir psikolojik roman olduğu kanaatindeyim. Çünkü Ahmet Altan’ın ruhuna dokunduğu şey, Ziya’nın psikolojisi. Onun hayata bakışı hatta saplantılarıyla duyguları arasındaki bütün o ilişkileri okuyabiliyoruz. Bu anlamda psikolojik tahlilleri yapıldığı kanaatindeyim.

Zarlar’da, 20. yüzyılın başlarında yıkılmaya teşne bir imparatorluğun başkenti olan İstanbul’daki hayatlara dair birtakım kesitleri bize sunuyor. Gerçek hayattan alınmış olması da romana belki ayrı bir gerçeklik katıyor.