E-Dergi

Dini sadece kendi zevklerine ve işlerine geldiği gibi yorumlayan erkeklerin, anneleri onları kız doğurduğu için babaları tarafından sevilmeyen, değer verilmeyen, evde erkek kardeşleri olmadığından babaları yokken dışarıdaki işleri halletmesi için erkek gibi yaşamaya mecbur edilen, daha oniki-onüç yaşlarında borç karşılığı babalarıyla yaşıt adamlara dördüncü eş olarak evlendirilen, sadece doğurmak ve ev işi yapmak için dünyada olduğu kabul edilen, yüzünde yanık izi veya kamburu var diye ya da bir ayağı diğerinden kısa olduğu için toplumda yeri olmayan, nikâh kıyıldıktan sonra kocasını tanıyan, sadece kız doğurduğu için aşağılanan, hor görülen, kız oldukları için okula gitmelerine de gerek olmadığı söylenen, çileyle doğup, çileyle yaşayıp yine çileyle ölenlerin, aradan yüzyıl geçse de aslında hiç değişmeyen Afgan kızlarının hikâyesi bu roman. Her şeyin bizim yaşadıklarımızdan ibaret olmadığının daha fazla farkına varmak için; tavsiyemdir.

Roman, hasta bir gencin başından geçenleri konu alıyor. Umudu, umutsuzluğu, sevinci, felâketi, hasta bir insanı ve onun psikolojisini ele almakla birlikte nelere sahip olduğumuzu ve sağlığımızın önemini bir kez daha hatırlatıyor bize. Ben çok sevdim ve hasta olmak nedir, nasıl bir duygudur, öğrenmiş oldum. Tavsiye edip herkese sağlıklı ömürler dilerim.

Hasan Ali Toptaş'ın "Kuşlar Yasına Gider"den sonraki ikinci kitabım oldu "Heba" İlk sayfalarında olay örgüsüne girişte biraz zorlansam da çok sürmeden Hasan Ali Toptaş yine şaşırtmadı beni. Türkçe yazdığı ve böylesi bir yazara sahip olduğumuz için gerçekten çok şanslıyız. Vefâyı, merhameti, insanların acımasızlığını, dostluğu, heba olan güzelim hayatları, yaşanmamışlıkları, Anadolu insanını, akıcı ve sürükleyici anlatımıyla öyle güzel işlemiş ki; etkisinden kurtulamıyorsunuz. Her ay bir Hasan Ali Toptaş kitabı okuma kararımın ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anlamış oldum böylece. Tavsiyemdir.