E-Dergi

Yazar eserde kendi kültürümüzü ve medeniyetimizi çok iyi yansıtmış. Hikaye de sizi kendine çekiyor. Olaylar sanki masal aleminde yaşanmış gibi. Yalnız kitabın hikayesinin ve yayınlanış tarihinin Sofi’nin Dünyası’na yakın olması dikkat çekici. Joe Gardner’in bu eserinin özeti niteliğinde bir adaptasyon gibi…

Daldan dala atlayan, bir nalına bir mıhına vuran yazılar. Hiçbir bütünlük içermeyen bu denemeleri okuduktan sonra hala onlara zihnimde uygun bir yer bulmaya çalışıyorum. Yorumlarda ‘kitap, bir devrin buhranlarını dalgalanmasını anlatıyor’ diyor. Bence bir devrin değil yazarın hayatı boyunca yaşadığı fikri çalkantıları anlatıyor. Bir sayfada sosyalist olan yazar diğer sayfada Osmanlı hayranı, bir diğerinde milliyetçi…

Mustafa Kutlu’nun ismini çok duyduğum için bir kitabını okumak istedim. Hikaye yazsa da aslında küçük bir roman.. Anlattığı şeyler Yeşilçamın klasikleşmiş hikâyelerinden çok da farklı değil. Galiba daha iyisini bekliyordum. Sıkılmıyorsunuz ama ne yeni bir hikâyeyle ne de yeni bir anlatımla karşılaşıyorsunuz.

çok büyük beklentilerle aldım kitabı fakat tamamne hüsrane uğradım. basit kelime oyunları ve yazarın bellediği bi kelimenin türkçesi, arapçası, almancası arasında dolanıp durduğu, okuyup okuyup nereye varmaya çalıştığını anlayamadığınız bir kitap..
dücane beyin yerinde olsam dilbili üzerine bir kitap yazmayı düşünürdüm..

yazar sosyolojinin gelişimini bilimsel bi anlayış yerine kendi fikriyatına göre icelemiş. yani marks yada diyalektiği yüceltirken dişince temellerini din üzerine kuran bütün toplum felsefecilerini yada sosyologlarını yermiş.. hatta ilginçtir bazılarını sosyolog olarak görmediğini, sosyolojiye hiçbir katkısı olmadığını iddia etmiş! mesela farabi ve ibni sina..
diğer yandan bi eşkiyayı ilk sosyologlardan biri olarak tanıtmayı becermiş..
kitabın bu çarpık bilgilerinden öte daldan dala atlayışı da okuyucuyu sıkmakta katkıda bulunuyor..