Hikayenin geçtiği manastır ve mimarisi o kadar güzel anlatılmış ve o dönem o kadar güzel tasvir edilmiş ki kendimi sanki o çağlarda o manastırda yaşıyormuş gibi hissettim. Romandaki karakterlerin ve bahsi geçen kitapların gerçek hayattan karakterler ve kitaplar olması, Papalık ve İmparatorluk arasındaki çekişmenin detaylarına değinilmesi, çeşitli Hristiyanlık mezhepleri hakkında bilgiler içermesi, ortaçağ Avrupa'sının düşünce yapısının çarpıklığı ile bu çarpıklığın sebep olduğu olayların anlatılış tarzını çok beğendim. Felsefi diyaloglar da cabası...
Kitapdaki Latince cümlelerin çevirisi sadece bir kez verilmiş. Yani aynı Latince cümle, farklı sayfalarda tekrar geçtiğinde çevirisi dipnot olarak verilmemiş.
Ayrıca okuma hızımı yavaşlatan, cümlelerin akıp gitmesini engelleyen bazı öz Türkçe kelimeler bana zor anlar yaşattı: değgin, özdeksel, sağaltım, varsıllık, sağtöresel, tasım, tansık, uslamlama, iyicilik, susku, yontu, gömütlük, kalıtçı, öykünmek, anıştırmak, gizil, saltık, vb.