E-Dergi

kitap yazarin genel olarak ibadetleri sevdirme amacli kisa kisa denemelerinden olusuyor.. iddiasiz, cok derinlere inmeyen yazilar bunlar.. etkilendigim ve altini cizdigim bi kac bölüm oldu tabii.. ama bunar maalesef fazla degil.. ayrica üslubu ile ilgili de sunu söylemek istiyorum ki, bence cok dikkat dagitan bir üslubu var mine alpay gün' ün.. cok fazla betimleme ve o kadar cok tamlama kullanmis ki ben daraldigimi hissettim zaman zaman.. ayrica isledigi konulara modern kelimeler cok fazla yakismadigi halde bunlari kullanmada israr etmesi de hos olmamis.. utku, uygarlik, binit ve ortak arinma merkezi gibi.. ki bu sonuncuyu hac icin söylüyor.. hac gibi sicacik bi ibadet icin bu kadar soguk bir ifade hic olmamis.. cok bilimsel bir ifade gibi geliyor kulaga.. sonra orucla ilgili yazilari cok birbirine benziyor.. yani biraz tekrar ediyor kendini kitapta..

sonuc itibariyle okurken biraz sabrimi zorlamak zorunda kaldim.. ama altini cizdigim kisimlar icin yine de degdigini düsünüyorum.. fazla da vakit almadigi icin, okuyun birsey kaybetmezsiniz derim..

mine sota'yi begeniyorum.. elbette kitabin her sayfasi ayni derecede eglendirici degil, ama genel anlamda yazarin esprilerini, dokundurmalarini ve bakis acisini begeniyorum.. stresli olup, söyle günlük kosturmacalardan biraz uzaklasip rahatlamak istediginiz zamanlar icin ideal bir kitap..

mehmet emin kazcı'nın okuduğum ilk kitabıydı ve bir çırpıda bitirdim.. uçurtma uçurmak, başkasının diş fırçasını kullanmak gibi hayatın içinden ama üzerinde belki de hiç düşünmediğimiz şeylerin yanısıra aşk ve kadın gibi üzerinde çokca tartışılan konulardaki ve karakterler üzerindeki tahlil ve tespitlerini genel olarak çok başarılı buldum.. hatta olay örgüsünden ziyade olaylardaki detayların tahlillerini çok beğendiğimi söylemeliyim..

Ancak şunu da belirtmeden geçemiyeceğim.. mehmet emin kazcı' yı ben de tv' deki programından tanıdım, ve açıkçası böyle bir kitabı nasıl yazmış onun hayretindeyim..

iki kez okudum.. daha kaç kez okurum bilmiyorum.. aşk gerçekten ancak bu kadar güzel anlatılabilir.. tebessüm ettim, gözyaşı döktüm, kendimi buldum.. ya kazcı beni anlatıyordu, ya da her aşık kadın birbirine benziyor..

metin karabaşoğlu`nun okuduğum ilk kitabı.. yıllar önce başladığım ve bitiremediğim, bir iki kez daha başlayıp başlayıp bitiremediğim, en nihayetinde ise başladığım bir işi bitirmek için tekrardan elime alıp bitirmeyi başardığım bir kitaptır.. okumayı bir kaç kez deneyip, bitiremediğimin nedenini ise, birincisi anlattıklarını anlayacak kıvamda olmadığıma, ikincisi metin karabaşoğlunun akıcı olmayan üslubuna, bilmediğim fazlaca kelime kullanmış olmasına bağlıyorum..

yine de hayıflanıyorum bu kitaptaki şeyleri çok daha önce fartketme imkanım varken bunun bugüne sarkmış olmasına.. ama herşeyin bir zamanı olduğu gibi bu kitabın zamanı da bugünlermiş diyorum..

bu kitap isminden de tahmin edilebileceği gibi uzun tefekkürlerin sonucu olarak ortaya çıkmış yazılardan oluşuyor.. yazar tam bir müslüman hassasiyetiyle alışılagelmiş tabir, ve davranışları iman süzgecinden geçirerek içimize işlemiş gayri-imanî tutumları çok güzel tespit ediyor.. hiç farketmediğim, üzerinde hiç düşünmediğim o kadar çok şey farkettim ki bu kitapta.. kendisinin bazı görüşlerine katılmasam da, onun gibi düşünenleri anlamış oldum bu kitabı okumakla, ve bu benim için çok önemliydi..

metin karabaşoğlu bu kitabıyla önemsediğim yazarlar içine girdi.. kendisinin diğer kitaplarını da inşaallah okumak niyetindeyim.. bu kitabını da herkese tavsiye ederim..