E-Dergi

Avalonun sisleri, çok bilinen bir öyküye yeni bir bakış açısı getiriyor. Bu güne kadar Kralı hep, Kralın yerine kendisini koyan erkekler anlatmıştı. Macera, kılıçlar ve savaşlar.. İçerden birisi, öyküyü yeniden anlatıyor. üstelik sadece olayları değil, duyguları, isyanı, aşkı...kolay kolay gözyaşı dökmeyen kadınların, nasıl bu hale geldiğini..Arka planda ise, İsa'nın Pan' kovuşu, Kelt inançları açısından ele alınıyor. Dikkatli bir okuyucu, yanlız Britanya adalarının değil, Avrupa'nın ve Anadolu'nun ilk din savaşlarının izlerini de bulabilir. Sonuçta Anadolu, Ana Tanrıçanın yuvalarından birisiydi..

karanlığın biricik evi, ona yuva olmuş; ismi ise yutulmuş ve unutulmuş. Hem de varlıkların gerçek isimlerinin varoluşlarını biçimlendirdiği bir dünyada...ve kadın, bir erkeğin yardımıyla yeniden isimlenir. İsmini hatırlar. Gün İşiğını hatırlar. Ve korksada, varz geçmeye çalışsa da, o adamla bir yolculuğa çıkar; yeni hayata doğru. Evet, Le Guin bu kitapta cinsellikten bahsediyor; ama kadınların anladığı biçimde.