E-Dergi

Zülfü Livaneli'nin okuduğum ilk kitabıydı. Çok uzun bir kitap olmamasına rağmen, okuyucusunu içine çeken yoğun bir kitap diyebilirim. 21. yy.'da günden güne kaybettiğimiz insanlığımızı naif haykırışlarla yüzümüze vuran bir eser. Son sayfayı okuduğunuzda günümüzde merhametsizce yaklaştığımız mülteci sorununa bakışınız değişecek, içinizdeki merhametin vücudunuza ve fikirlerinize yayıldığını hissedeceksiniz. Gizemin, acımasızlığın ve kanla beslenen Orta Doğu topraklarının iç içe geçtiği muhteşem bir kitap. Okuyun, okutun...

Türk Edebiyatı'nın ilk romanı olarak kabul edilen eser 1876'da yayımlanmış. Roman İstanbul'un iyi ailelerinden birinde yetişmiş Ali Bey'in yıkıma giden hayatını anlatıyor. Kitap bir çok eksik barındırsa da Türk Edebiyatı'nda roman türünün ilk örneği olduğu için mutlak suretle okunmalı. Namık Kemal'İn anlatım sırasında tarafsız olmaması ve okuyucunun fikirlerini etkileme çabası romanın en büyük eksiği bana göre. Bunun yanı sıra sayfaları çevirdikçe Klasik Edebiyat ve Romantizm akımının etkilerinin harmanlanmasını göreceksiniz. 1800'lerin sonundaki İstanbul'un portresi demek bu kitap için en makul tanım olacaktır...

Sabahattin Ali'nin naif, duru Türkçesi ve insanımıza tuttuğu aynanın toplumsal etkileri ile ortaya çıkan muhteşem bir eser. Özellikle Hasanboğuldu ve Yeni Dünya hikayeleri insanın içine işleyen ve düşünmeye iten hikayeler. Türk Milletinin içinden çıkan bir aydın Sabahattin Ali'nin anısına saygı ile okunmalı, okutulmalı...

Abartıldığı kadar iyi bir eser olduğunu düşünmüyorum. Klasikler Dizisinde bundan önce okunması gereken bir çok eser ver. Benim için hayal kırıklığı oldu.

Stefan Zweig'in okuduğum en etkileyici eseri sanırım. Kitabın atmosferi, betimlemeleri, duygusal ve düşünce düzeyindeki çözümlemeler ve bunun yanı sıra okuyucusunu içine çeken sayfalar Amok Koşucusu'nu Zweig tarzının başyapıtlarından biri yapıyor. Kütüphanenizde bulunması gereken bir eser.