Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

Ender Artur Tarafından Yapılan Yorumlar

02.12.2005

1993 yılında yapılan oturumların yazıya aktarılması ile oluşmuş bir kitap.İstanbul;Bizans İstanbul'u,Osmanlı İstanbul'u,Cumhuriyet İstanbul'u,yarının İstanbul'u olarak dört bölümde incelenmiş.
Kitabı yayına hazırlayan Fatma Türe'nin de önsözde yazdığı gibi tabiki İstanbul'u incelemek sadece dört oturuma sığmaz.
İstanbul'un dört çağı,yaşadığımız kenti bize biraz daha yakından tanıtmayı amaçlayan ve bunu yaparken de hepimizi düşünmeye çağıran,İstanbul'a gönül vermiş konusunun uzmanı araştırmacıların sohbetlerinden oluşmakta.
İlk üç bölümde İstanbul'un dönemlere ait anıtlarından,tarihinden,sanatından,yerleşim düzeninden,günlük yaşamından,ekonomik ve demografik yapısından ve gelişmelerden konuşulmuş.
Son bölüm oldukça etkileyici:İstanbul'un yarını için ne yapabiliriz,bu tartışılmış.Her satır üzerinde uzun uzun düşünülecek değerde olmakla birlikte şu iki çarpıcı görüşü (toplantıya katılan iki değerli konuşmacıya ait) sizlerle paylaşmak istedim.
-''Bir kent yalnız binaları ,yolları ve meydanları ile değil,içinde geçen yaşam,o yaşamı biçimlendiren ilişkilerlede önemlidir.Herkes yaşadığı ortama anlamlı bir katkıda bulunmak ister,bulunabilmelidirde.Ona sahip olmak için kente olumlu işlevler ve anlamlar yüklemek durumundadır.Olumlu anlamlar yükleyemiyorsak, o kentli değiliz demektir.Veya kent bize olumlu mesajlar iletmiyorsa o kimliksiz bir kenttir.Ben İstanbul'un kimliksiz bir kent olduğuna inanmıyorum yeter ki biz,o kimliği algılamayı,kenti okumayı becerebilelim''.
-''Doğrusu Türk aydınının Türk halkına karşı ümitsiz bakışını terketmesi lazım.Ben şuna inanıyorum ki,yalnızlığımızı biraz kırarak daha yüksek sesle ve daha açık bir şekilde,Türk halkına İstanbul ve Türkiye şehirleşmesinin meselelerini nakletmemiz gerekir.Neden?Çünkü artık Türk halkınında açık seçik gördüğü bir felaket noktasına gelmiş bulunuyoruz''.
Kitap; her satırından öğreneceğimiz bilgiler ve alacağımız derslerle dolu.Umarım en kısa zamanda tekrar basılır.Keşke bir bölüm daha eklense;ilk basıldığı tarihten bu güne neler değişmiş?
02.12.2005

Kitap ilk olarak 1956 yılında yayınlanmış.Artık çok gerilerde kalmış,Edremit'de geçen günler anlatılıyor.
Doktor Nevzat,terzi Nuri,üsteğmen Galip,dikiş öğretmeni Nazmiye,avukat Hilmi,Macide,Adalet,müzik öğretmeni Nermin,Fransızca öğretmeni Necati,dilsiz Musa.
Necati;Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca bölümünü bitirmiş,savaş çıkmasaymış Fransa'ya gönderilecekmiş.Bütün umudunu bu olaya bağlamış,sonrada hayata küsmüş.Artık hayatının düzelmeyecek şekilde alt üst olduğunu,insanların önüne fırsatın bir kere çıkacağını yararlananın kazanacağını,yararlanamayanın ise düş görmekten öteye gidemeyeceğini düşünür.
Doktor Nevzat;Edremit'e akrabalarını ziyarete gelen bir Bursalı genç kızla tanışır ve evlenir.Ne yazık ki ikiside aradığı mutluluğu bulamaz.Doktor Nevzat'ın da önüne bu fırsat Macide olarak çıkmıştır ama oda bundan yararlanamaz.
Üsteğmen Galip;okul döneminde tanıştığı Nermin ile evlenir ve Edremit'e gelirler,ancak bu çiftte mutlu olamaz.
Terzi Nuri;ilk eşinden olan kızı Adalet ,yatalak ikinci eş ve bu hanımın dilsiz oğlu Musa ile birlikte yaşamaktadırlar.
Erkekler yalnızlıklarından kurtuluşu terzi Nuri'nin dükkanında toplanarak içmekte ararlarsada daha da büyük batağa saplanırlar ve olaylar gelişmeye başlar.
Yaşananların tümü herbiri tarafından bilinmesine karşı,bilmezlikten gelindiği için kimse kimseye yardım edemez.Her an beraber olmalarına rağmen çok yalnızdırlar.
Kitabın 120.sayfasındaki şu paragraf kitabı çok güzel şekilde özetliyor;''Sonra,birden bire,görmezden ,bilmezden gelerek ,uyuşarak ,kabuğuna çekilerek,düğümlerin çözülemeyeceğini fark ediverdiler.Önce hangisi biliverdi bunu?Önemli değil.Hangi an anlaşıldı bu?Oda önemlideğil.Ayrı ayrı evlerde de otursalar ,pencerelerini sıkı sıkı da örtseler ,gerçekte öyle ,iç içe bir yaşamları vardı,daha doğrusu onlar iç içe yaşadıklarını sanıyorlardı ki,içlerinden yanlız birisini ilgilendirdiğini sandıkları bir olay ,bir duygu ya da bir davranışın ,bir kurutma kağıdına dökülen mürekkep lekesi gibi ,hızla genişleyip yayılarak ,hepsini içine aldığını görüveriyorlardı''.
02.12.2005

Kitap Ali Nesin'in önsözü ile başlıyor ve yazarın, kitapları nasıl okuduğu hakkında bilgi veriyor.Aziz Nesin;çok okuyan değil çok çok okuyan bir yazarmış (bunu kitabın sayfaları ilerledikçe zaten anlıyorsunuz).Çoğu yazara,dostuna iyi yazılar yazabilmeleri için çok çok okumalarını tavsiye ediyor.Hatta son yıllarda gözleri neredeyse hiç görmez hale geldiğinde roman ve öyküleri vakıf çocuklarına okutuyor,şiirleri zorlanarakta olsa kendi okumaya çalışıyormuş.Çünkü herkes şiir okumayı beceremiyor diyor.Hatta ameliyatına saatler kala bile hala kitap okuduğunu anlatıyor.
Çok da ciddi bir okurmuş;her zaman masa başında ve not tutarak okurmuş.Koltukta ,kanepede oturarak ya da yatarak okuyanlara da,kitap okumanın ciddi bir iş olduğunu söyler,kitaba saygı duyulması konusunda uyarılarda bulunurmuş.
Notlarını genellikle kitapların kenarına alır vakit buldukca bunları yazar ve dosyalarmış.Ölümünden sonra dört büyük klasör okuduğum kitaplar çıkmış kütüphanesinden.
Bu kitapda yüz bölüm var ve bazı bölümlerde birden fazla kitap hakkında bilgi var.(Şiir kitapları,öyküler,romanlar).Ama bu kitap kesinlikle bir eleştiri kitabı değil zaten yazar çoğu kez bunu tekrarlıyor ve kendisinin bir eleştirmen olmadığını da ekliyor.
Ben kitaptan çok faydalandım,kendime güzel bir kitap listeside hazırladım.
Herkese tavsiye ediyorum,lütfen bu kitabı okuyunuz.
06.11.2005

Bir yanda çocukluğunda almış olduğu ruhsal yaranın izini silememişken tam da evlenme arefesinde nişanlısı tarafından terkedilen iyi eğitim almış bir genç hanım,öte yanda sekiz yıllık evliliğinden sıkılmış reklam işi ile uğraşan aynı zamanda hikayeler yazıp radyo programları hazırlayan,yazacağı kitabı için malzeme toplayan kırk yaşına merdiven dayamış bir kız çocuğu babası.
Kadın kendisine karşı yapılmış olan haksızlığı silmek için genellikle evli erkeklerle arkadaşlık ediyor.Son avı ise ismini kitabın sonuna kadar öğrenemediğimiz reklamcı bey.Genç kadın çalıştığı şirketin reklam işi için bu adsız bey ile tanışır ve olaylar ard arda gelişir.Konu genelde yine kadın erkek ilişkisinin hastalıklı halleri.
Kitabın bu kadar kalın görünümü gözünüzü korkutmasın aslında oldukça sürükleyici (bazı sayfalar zor ilerliyor ama yine de kitabı yarıda bırakmayınız) ve sürprizlerle dolu.
Dikkatimi çeken bir şey oldu;genellikle romanlarda ara ara yaşanılan dönemin siyasal,kültürel,ekonumik ve bunun gibi yapısı ile ilgili ya da yaşanılan yer ile ilgili bilgiler aktarılır ama bu kitapta neredeyse yok gibi.
Kitap bittiğinde bir çok şey için değermiydi bu durumların bu hale getirilmesine diyeceksiniz.(Bu durumlar:bunları yazmayacağım çünkü bütün kitabı anlatmış olurum).Tavsiye ediyorum okuyunuz.
01.11.2005

Harun'un annesi evi terk ettiğinde saat 11 dir ve artık Harun'un hayatı 11 e endekslenmiştir.Herşeye dikkatini sadece 11 dakika verebilir.Bu durumun düzelmesi içinde babası ile fantastik bir yolculuğa çıkarlar.
Kitabın arka kapağında da yazılı olduğu gibi gerçektende sözcüklerle bir sihirbaz gibi oynanmış,Binbir gece masallarını,Simbad'ı anımsatan bir kitap.
Bana çok hitap etmedi.Ama bu tarz kitaplardan hoşlanan okuyucular mutlaka beğenerek okuyacaklardır.