Toplam yorum: 3.253.600
Bu ayki yorum: 5.625
E-Dergi
AYŞENUR AKSU Tarafından Yapılan Yorumlar
70’li yılların siyasal çalkantılarla dolu atmosferine İstanbul’un eski bir konağından bakmak ister misiniz?
Baştan söyleyeyim, bu kitabı okumadan önce yazarın ᴏ̈ᴛᴇᴋɪ̇ʟᴇʀ kitabını okumanız gerekiyor. Maalesef ben bu bilgiyi kitabı okurken öğrendim. Üstelik Mahir Ünsal Eriş korkularımıza ayna olan bu seriyi üçleme olarak tasarlamış. Henüz üçüncü kitap çıkmadı ama.
ᴏ̈ᴛᴇᴋɪ̇ʟᴇʀ kitabının iki önemli karakterinin başlarından geçen bazen komik, bazen dramatik olayların anlatıldığı kitap; yaşadıkları hayata ve o hayatta başlarına gelenlere anlam vermeye çalışanların öyküsü. Bu anlam çabası ne yazık ki bazen çok farklı sapakları dolaşıyor.
ᴅɪ̇ɢ̆ᴇʀʟᴇʀɪ̇'nin, arada bir bilim-kurgu detayları yakalasanız da, ayakları sağlamından yere basan bir kitap olduğunun garantisini verebilirim. Romana, hayat yorgunlarının ve kenara itilmişlerin hikayesi diyebiliriz. Kısa soluklu, heyecanlı ve sürükleyici bu macera, alıştığımız Mahir Ünsal tarzından farklı yazılmış.
Kendisi de bir anne olan Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal’ın evimize misafir olmuş gibi dostane bir havada yazdığı çok sıcak ve sempatik bir kitap. Yazarın akademisyen kimliğinden çok bizimle bir anne olarak konuşması kurulan bağı kuvvetlendirdi. Tepeden değil bizim hizamızdan baktı herşeye.
Bunun için de kurgusal bir aile olan Gözübüyük ailesinden yardım aldı. Onların karşılaştıkları kurgusal sorunların çözümlerini yine her ebeveynin anlayacağı türden, bizden cümlelerle anlattı.
Özellikle çocuk yetiştirmede fazlasıyla yorulan aileleri hiç yormayacak, gayet de derli toplu keyifli bir kitaptı.
Anne ve babalara, anne ve baba adaylarına ve de içindeki çocuğu sağlamından büyütmek isteyen herkese tavsiye ederim.
ᴏɴᴜɴᴄᴜ ᴋᴏ̈ʏ, Köy Enstitülerinde yetişmiş, adı sanı belirsiz, pırıl pırıl bir köy öğretmeninin, cehaletin binbir türlüsüne ve zorbalığa karşı verdiği mücadelenin öyküsü. Genç Cumhuriyeti yeşertme ve kalkındırma çalışmalarının gerçek yüzü…
Fakir Baykurt bizlere bu roman üzerinden şöyle sesleniyor: Dokuz köyden kovulsanız dahi Onuncu Köye de gidin. Çünkü orası ‘doğru düşünenlerin, doğru konuşanların, doğru yaşayanların güzel köyü olacak.’
20 mektupluk bir ayrılık hikayesi… Çok keyif alarak -pardon üzülerek yani- okudum. Yazarın kıvrak zekasına hayran kaldım. Kitabı bitirince birilerinden ayrılasım geldi
Hep yaşadığımız veya düşündüğümüz ayrılık sorunlarının adının konulup tarifinin yapılması eşsiz bir tecrübe oldu. Çağdaş Türk Edebiyatı yazarlarını okumayı hep sevmişimdir. Aylin Balboa’nın başka kitaplarını da okumak farz oldu.
Her biten ilişkiye böyle bir ayrılık yolculuğu dilerim.
Roman bir hapishanede geçen varlık ve yokluk mücadelesini anlatır. Ve tam anlamıyla bir ‘kaybeden’ öyküsüdür. Kitabı okurken Orhan Kemal’in hapishane jargonunu nereden bildiğini çok merak etmiştim. Sonradan öğrendim ki yazar düşünce suçu sebebiyle 1940’lı yıllarda Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde beş yıl hapis yatmak zorunda kalmış. Kitapta cezaevinde yaşanan sefaleti ve dört duvar düzenini de Bursa Cezaevinde yaşadığı dönemi anlatarak sergilemiş.
Romanın kahramanı (ya da kaybedeni) Ahmet Kaptan’ı okurken, gerçekte kader mahkumu kavramının ne demek olduğunu anladım. Diğer taraftan kitapta yokluğun insan davranışlarını nasıl etkilediği de en kesif duygular uyandırılarak anlatılıyor.
Bu kısa roman, toplumsal gerçekliği ve insan tabiatını daha net görebilmemizi sağlayan önemli bir eser. Hem de on yıllar, yüz yıllar geçse dahi…
Hala okunmadıysanız şiddetle tavsiye ederim.