Mahalle benim mahalledemdi sanki küçük hikayeleriyle sevinçlerine,kederlerine ümitsizliklerine tanık olduğum insanları bazen kendimden bir parça bazen de çok yakınlarımdan bir parça taşır buldum.Belki de bu benzerlikten dolayı yakındım onlara ve sanki içlerindeymiş gibi yaşadım romanı okurken.Kafamı kaldırdığımda gerçek hayata dönmek ondan zor oldu belki de.
Hüzündü romanı okurken gönlümde hakim olan duygu. Müeyyit Hanımın oğlunu bekleyişini saklamaya çalışan hali, Nalan hanımın özlemini çektiği geçmişindeki değişimi kabullenmeyişi ,Berilin babasının markası olmakla kaderine razı olmak arasındaki sıkışmışlığı, Hacı Hasan Efendinin torunuyla aynı dili konuşamayışı beni hayli hüzünlendirdi.
Nermin hanımın herkesi hizaya sokan kızmalarından bahsederken celali de cemali de yaratıcının sifatı olarak taşımak gerektiği vurgusu düşündürücüydü.
Meleklerin varlığını anlatırken dışarıdan içeriyi göstermeyen ancak içeriden dışarıyı gösteren cam örneği zihnimi berraklaştırdı adeta.
Siyaset ve medyanın zihinlerimize ve idrakimize hakim olma çabalarını bir kez daha gözler önüne serdiniz bu kitabınızla.
Ve kafa karışıklığı.Hastalarını sabahtan akşama kadar dinleyip yaşananlara ibretle bakılmasını telkin veren bir doktorun kendi hayatına gelince köşeye sıkışmış halinde de kendimi buldum aslında.Okuduklarımı,öğrendiklerimi başkalarına yaşaması için söylemek ne kadar da kolay geliyor insana.
Kisa zamanlı düşüncelerimiz su-i zanlarımız bu kadar yön verir mi gerçekten hayatımıza? Kadere hükmedemeyişimiz bizim için ne kadar da büyük bir nimetmiş oysa. Zaman ilerledikçe değişen her anlatışımızda değişen hikayelerimiz de bize bir bakış kazandırıyor sanki.