68'lilere adanmış bir ağıt. Belki de 12 MARTI anlatan en güzel, en etkileyici roman...
1960 darbesi arifesinde erzurum'da başlıyor firuzan’in romanı. emine’nin işkence sırasında sayıkladıkları, aklından geçirdikleri çocukluğunun geçtiği erzurum’dan başlıyor ve 12 mart ertesine kadar geliyor. sadece ailesinin hikayesi değil, bir kaç sayfada anlatılmış göz yaşartıcı etkisi olan o kadar çok isim, hayat hikayesi var ki kitapta, okurken sürekli şimdi geldiğimiz durumu düşünmeden edemiyor insan. o günden bugüne geçen bir kaç kuşakta ne kadar geriye gitti ğimizi, ne kadar bencilleştiğimizi, ne kadar değiştiğimizi, oniki mart’dan on iki eylüle ve ertesinde de bazen açık açık bazen kapalı süregiden şiddetin bıraktığı hasarı, inançsızlığı, geridonülmezliği. yeniden kırkyedililer gibi bir kuşağin çıkmasının ne kadar zaman alacağını, ki kırkyedililerin çocuklarından çıkmadığına göre, belki onların torunlarından yani bizim çocuklarımızdan, saflığından güç alan, benzer bir dünyayı memleketini değiştirebilme inancının mümkün olup olmadığını…
yazarın anlatım gücü öylesine yüksektir ki, temmuz'un ortasında erzurum'un bembeyaz ayazında kalmış gibi hissedip titreyebilir, işkence odasında iç sesinizle kendi kendinize dayanma gücü vermeye çalışırken bulabilirsiniz kendinizi.
Okurken zorlanacaksınız belki ama yine de bu gerçek serüvene dalmaya değer diye düşünüyorum..