Toplam yorum: 3.088.192
Bu ayki yorum: 7.881

E-Dergi

zgg Tarafından Yapılan Yorumlar

22.09.2008

nobel ödüllü yazardan uzun bir ask hikayesi...
askin dogrusu yanlisi olur mu? peki siddeti? azicik asik olunur mu? ya olumune?
iyi de degil mi ki ask ruhsal bir dengesizlik hali, oyleyse ne diye dogrulugunu veya agirligini sorguluyoruz?
maskelerin ardinda sahte yuzlerini saklar insanlar, ve maskeler daha gercektir saklanan yuzlerden...
işte insanda bu düşünceleri uyandıran sarsıcı bir eser.
22.09.2008

Malte Laurids Brigge'nin Notlari gunce biciminde yazilmis bir "kult" yapit. Anin icine girebilen, sonra cikan, cildiran, ruh cagiran, kovalayan, bir sehrin her rengini boyayan, asktan olume, korkulu ruyalardan gonlun derinliklerine inen bu satirlar bize Behcet Necatigil'in klasik niteligindeki cevirisiyle ulasiyor.
22.09.2008

elif safak'in romanlari arasinda en farkli olan pinhan. digerleri ile ruhdas karakterler olabilir ama ayni caga ait olmamalarini sanirim boyle dusunmeme yol acti.

tahliller cok derinlemesine, oyle ki hikaye ile baglantilari sonralari ara ara cikiyor. bana safak'in kitaplari hep su hissi verdi; bir suru ucu acik birakilmis ip sonra beklenmedik bir anda bu acik uclar bir yere veya birbirlerine baglaniveriyor. pinhan'da yazar tahlil ve tasvir yapmanin keyfine oyle bir dalmis ki bazi iplerin ucunu bir yerlere baglamaya ihtiyac bile duymamis.

kelimelerin zenginligi cok etkileyici. safak tum romanlarinda elinde ne var ne yok kullaniyormus izlenimi veriyor. mutfakta ne var ne yok kullanan bir asci gibi. burada safak'in yazarliga bakis acisinin da etkisi var sanki. basarili bir yazar olmanin hirsi ile hiclik, bir daha yazamamayi goze almanin rahatligi arasinda gidip gelmelerinin etkisi. ilk romani pinhan'da -bu hiclik hissinden kaynaklandigini dusundugum- kelimelerdeki muhtesem zenginlik, orneklerdeki cilginca cesitlilik, yazma zevkinin tadini cikarmasi, tasvirleri musrifce diledigi gibi uzun uzun anlatisi diger kitaplardan cok daha baskin. bu kitabin okunurlugu uzerinde bir etkiye sahip ama bu duurm yazarin umrunda degil. oyle ki o her anlattigi hikaye ile bir kapi aciyor okura iceri girip gezmeyi ona birakiyor.




pinhan'daki bu rahat ama acemi hali cok hosuma gitti yazarin. kendini okutmasini profesyonelce bilen bir roman olmayabilir pinhan, ama samimiyeti ve zenginligi etkileyici. yazarin son romanlari sarkacin bir ucundan digerine kaydigi izlenimini uyandirdi bende.




pinhan'in bir de konusu var, o cafcafali, o kalabalik tasvirlerin arasinda bir de hikaye var veya daha dogrusu bir cok hikaye var. pinhan'in hikayesi mesela, ikibaslilik. bu konu bir akademisyen edasiyla ve gayet duygusal olarak ele aliyor. belli ki yazar bu ikibasliligi "lezbiyenlik, escinsellik, subyancilik" gibi bir basitlige indirgemek istemiyor. sittinsenenin Akrep Arif mahallesinin Naks-i Nigar ismini alarak yasadigi ikibaslilikla vurgulamak istiyor bunu. Bir de masalsi bir hal ile sunarak, dervis kiligina sokarak ve bu sakincili kelimelerden uzak durarak hikayenin basitlesmesini engellemek icin ozel bir caba gosteriyor sanki. hem tehlikeli sularda gezinmek hem de bu sulari bulandirarak burada oldugunu pek de belli etmeme kaygisi gibi. burada bulanikliktan kastim aslinda ozene bezene islenmis tul perdeler gibi dikkat ceken ve iyi bir dil ve edebiyat calismasi, konunun daha naturelist ve indirgemeci bir hal almasini engelleyen bir tul.




safak ile ilgili deginmek istedigim bir baska husus; travma hali. sadece bu romanda degil diger romanlarinda da karakterlerin ortak ozelligi bir travma gecirmislik. asil bu travmadan sonra olusuyor karakterler, atesten gecirilmeden sekil verilemeyen cam gibi once bir guzel yakip sonra suslu cam boncuklar yapiyor yazar. anne veya babasi tarafindan terk edilmislik, ikibaslilik, sevgiliden ayri dusmek, sinirlarin ihlal edilmisligi… adi ne olursa olsun bir travma. bir yarali kuslar cenneti safak’in romanlari. evet siyah ve beyaz ayni anda herkesde mevcuttur, elbet pur-u pak iyilerden ve yerin dibine giresice kotulerden olusan didaktik anlatimlar degil beklentimiz. bu anlamda karakterlerin kircilliligi ve ruhlarindaki farkli desenler cok ilgi cekici. yine de sormadan edemiyorum neden yaralar hep bu kadar derinde, niye travma, ufak bir hirpalanmislik romanlara sokmamasi neden? illa klinik vakalar secisi, bir kasvet ve karamsarlik halesini ister istemez sariyor her romanin etrafina. romanlari hep bir kasim ayinin kara bulutlarla kapli yagmur ha yagdi ha yagacak bir ikliminde yazilmis sanki. sunu belirtmeliyim ki, bu durum beni itmedi cunku o klima kendiliginden oyle gelmis. bir zorlama yok ve bir yazardan zorla romanlarina piriltili gunesleri eklemesini beklemek olmaz tabii. beni burada dusunduren “neden boyle” sorusu, nasil olmusta bu iklime kaymis, bu halenin disina cikmamis/cikamamis yazar.




simdi safak’in romanlarinin bir baska ortak yonu; amazon kadinlari. illa ki her romaninda kendine has, degisitirilmez, baskin kislikleriyle goze carpan, goz dolduran iktidar sahibi kadinlar grubu/guruhu var. her birinin kendine has zafiyetlerinin yaninda cok keskin hatlar ile belirlenmis, tavizsiz yonleri var yine kendine ozgu. pinhan’daki 7 kocakari mesela, aslinda hepsi incelenmeye ve okunmaya deger kendi icinde bir roman. bu artik pozitif ayrimcilik mi, safak’in hayatindaki kadinlarin onun uzerinde biraktigi etki mi, kadin konusunda yaptigi akademik calismalar mi, artik her ne sebep olduysa bilinmez bu tas firin kadinlari romanlarinin demirbasi haline gelmis. bu da beni rahatsiz etmiyor, cunku belli ki kendiliginden gelismis/olusmus karakterler bunlar.

elif safak romanlarini yazarken yoruluyor, hirpalaniyor, cok emek sarfediyor olabilir, ama mesaj verme kaygisi tasimamasi, kalemi kendi haline birakisi onun en onemli ozelliklerinden. pinhan’dan baba ve pic’e dogru giderken yazarin da yerinde durmadigini gelistigini ve degistigini goruyoruz. bu degisikliklerle kazanimlarinin yaninda bazi kayiplarinin da oldugunu dusunuyorum. romanda kurgudaki “kaygi”larin -bir mesaj verme, bir derdini anlatma, sonunu baglama vb. gibi- romanin tuzu gibi oldugunu dusunuyorum, illa ki her romanda var. pinhan mesela sonu olan bir roman, tamamlaniyor, digerleri bir sekilde devam etse de, pinhan’in halkasi tamamlaniyor. ve bu kaygi tadi tuzunda.
safak, pinhan romaniyla her seye ragmen ve her yonuyle, siirsel dili, vecd hali ve taskinliklari arasinda bir anda durgunluklari ve dinginlikleri ile farkli bir soluk getirmis edebiyatimiza, eline, kalemine, yuregine saglik.
22.09.2008

Bu Ülke'yi okurken genelde tarihi, düşüncenin gelişimini ve özelde kendi düşünce tarihimizi, geçirdiğimiz aşamalari ve en önemlisi bunlarin bize etkilerini görmek mümkün oluyor. Bu ülkeyi ve kendimizi biraz daha iyi tanıma ve anlayabilme adina mutlaka okunması gereken bir eser.