E-Dergi

Edgar'ın usta kaleminden okurken tüylerimi diken diken eden ve sanki o sahneyi yaşayan ben gibi hissettiren aynı zamanda psikojik tespitleri ile korku veren bir eser. Beni etkilemedi diyemem bitirdiğim anda ne okudum diye düşünmeden edemedim.

Yine harika bir Agatha eseri! Hangi eseri değil ki? Soluksuz okutan, sevda uğruna kendini öne atan, psikojik yorumlamaların da içinde olduğu, akıcı ve elinizden bırakmak istemeyeceğiniz bir eser daha.

Dostoyevski çok sevdiğim bir yazar. Öteki hakkında iyi yada kötü çok yorum duymuştum. Kabul etmek gerek yine dili ve anlamlandırması diğer eserlerine göre daha kolay ancak tahlilleri ile insana kendisi ile ilgili soru sordurup, ana karakterin duygularını içinizde yaşatıyor. Hayatı birden bire dağılmaya ve parçalanmaya başlayan bir adamın aslında bunu kendi kendine yaptığını görmekte çok daha düşündürücü.

Gerek Venedik'i betimleyerek bizlere resmen renklerini ve havasını hissettirerek, gerekse yaşamdaki gizli sırların ve sevdanın kapısını aralayarak çok keyifli bir okuma fırsatı tanımış yazar. Araştırmacı bir adamın meraklarının peşinden giderek başka hayatlara ve duygulara ışık tuttuğu bu eseri bir solukta bitirdim diyebilirim açıkçası.

Bir doktorun, hatrı sayılır bir aileye gelerek ve onlarla yaşayarak hayatlarını ne kadar kötü etkilediğini anlatıyor kitap. Toplumsal yargıların, halk iradesinin, ekonomik çöküşlerin ve eleştirilerin acımasız yönlerini gözler önüne sermekte.