E-Dergi

Kitaba başlarken daha önce diziyi izlediğim için şimdi kitaptan aynı tadı alamazsam korkusuna kapılmadım değil. Neyse ki Burakcım Aksak yine kalemini konuşturmuş. Katıla katıla gülüp hüngür hüngür ağladım mı? Evet. Kitap hem dizi ile birlikte hem de diziden ayrı mı? Evet.
Diziyi hiç izlemeyenler için eklemek isterim ki Burak Aksak ın LİM hikayesi, tanıtımı okuduğunuzda sanki Fuzuli nin efsanesine saygısızlık gibi görünebilir. İlk okuduğumda ben de 'Bu ne yaa dalga mı geçiyorlar koskoca Fuzuli ve Leyla ile Mecnun aşkıyla' diye düşünmüştüm. Ama absürd komedi bir diziye göre aşk o kadar naif, insan ilişkileri o kadar içten işleniyor ki, yaşadıkları absürt,sıradışı, olağanüstü, gerçekdışı olaylara rağmen karakterler o kadar bizden ve bizim gibi ki kendinizi kaptırıyorsunuz. Burak Aksak da bütün bunları kitaba şahane yansıtmış. Unutmadan son söz: O gemi bir gün gelecek!

Kitap, gelecekte kılıf denilen bedenlere kişinin bilincinin aktarılması sonucu özellikle zenginlerin kolay kolay ölmediği, teknolojinin ve sanal gerçekliğin sınırlarının zorlandığı, dünya dışı yaşamların da karşımıza çıktığı konuları işliyor. Baş karakter Elçi dedikleri asker gibi bir şey ama asker değil. Kitap beni kesinlikle kendi dünyası içine aldı, tabii ara ara yazım hataları nedeniyle kopmalar da yaşamadım değil. Özellikle son 100 sayfası çok heyecanlıydı. Her ne kadar kitap okurken yapılmaması gereken bir şey olsa da bazı yerleri bir kaç kere okumak zorunda kaldım. Teknik terimler zorladı, ayrıca karakterler ve olaylar çok fazla olduğundan ve ben uzun zaman dilimine yayarak okuduğum için 'yahu bu kimdi, bu niye buraya gitti' diye kısa hatırlama turları yaptım. Anladığım kadarıyla çok beğenen de var beklentilerini karşılamadığını söyleyen de. Bence bilim kurgu sevenler bu kitabı okumalı.

Ölüm makinesi Takeshi Kovacs bu sefer bir isyan sonucu uzak bir gezegen sisteminde başlayan savaşta kiralık askerken savaş bitmeden, savaşa etki edeceğini düşündüğü arkeolojik bir maceraya atılıyor. Düşmüş Melekler, ilk kitap gibi alıştıra alıştıra değil bodoslama olayların içine daldırıyor insanı. Değiştirilmiş Karbon dijital transfer, yapay zeka, sanallık, gelişmiş teknoloji, dünya dışı yaşamlarla ilgili bir kitaptı. Düşmüş melekler ise bizi bir savaş ortamına götürüyor ama amacı savaşı anlatmak değil. Savaşlardan kimlerin karlı çıktığını, kapalı kapılar ardında dönen oyunları, güç savaşlarını, ikili oynayan insanları anlatıyor. Kitabın adını da beğenmedim ve ilk kitabın biraz gerisinde buldum. Sadece önceki kitap gibi son 100 sayfada hızlı ve akıcı geçti.

Son birkaç yılın en çok konuşulan, gerek yaptığı ve yapmayı amaçladığı işler, gerek özel yaşantısı ile en çok takip edilen girişimci, milyarder, deli bir dahinin yaşam öyküsü...
Seveni de sevmeyeni de çok, kitabı okuyunca daha iyi anlaşılıyor. Yazar her yönüyle Elon Musk'ı inceleme fırsatı bulmuş ve kitaba aktarmış. Kimse mükemmel değildir, Elon Musk da öyle ve yazar bunu gayet başarılı bir şekilde anlatmış. Yine de objektif olarak bakınca hayran kalmamak zor.
İşin özü Musk ı sevin sevmeyin farketmez ama bence bu kitabı herkes okumalı. İlham için, kendi yaşamımızı sorgulamamız için, hayallerimizin sadece hayal olarak kalmayabileceğini öğrenmek için ve aslında sınır,engel,imkansız vb. olumsuzlukları aşabilmek için herkese bu kitabı şiddetle tavsiye ederim.

Tesla ile ilgili olması kitabı alıp okumam için yetti. 1. Baskının günahı belki olmaz ama yine de söylemeden geçemeyeceğim. Bazı cümleler anlam yönünden karışık ve düzensiz, anlamak için bir kaç kere okumam gerekti. Yazım olarak göze batan çok hata var ancak özellikle Chicago nun Shicago/Shikago şeklinde yazılması çok gözüme battı. Başka yazım hataları da var diğer baskılarda düzeltilir diye umuyorum. Bunların dışında Tesla seven ve onu merak edenler için okunması gereken bir kitap. Tavsiye ederim.