E-Dergi

Simyacı kitabını okuyup beğenen okuyucuların bu kitabı da seveceğini düşünüyorum Zira iki kitabın ana fikri aynı (Eğer bu kitapları okumadıysanız buradan sonraki kısımda kitapların ilerleyen sayfalarından hatta sonlarından bahsedeceğim haberiniz olsun) Simyacı kitabında Santiagonun hazinesinin aslında burnunun dibinde olduğunu ancak o hazineyi keşfedecek olgunluğa sahip olmadığını bu yüzden bir yolculuğa çıkarak çeşitli deneyimler tecrübe ettikten sonra hazinesini keşfettiğini görmüştük. Burada da Nora için yaşadığı hayat pişmanlıklarına rağmen çeşitli potansiyellere sahip olduğu bir hazineydi aslında. Ancak bunu anlayabilmesi için farklı evrenlerdeki kendini tecrübe etmesi pişmanlıklarıyla yüzleşmesi gerekti.
Sözün özü yazar Matt Haig okuyucularına yaşadığınız hayata iyi bakın potansiyellerinizi keşfedin ve kendiniz için çabalayın mesajı vermiş.

Hikaye Molla Kasımın anlattığı bir anı ile başlıyor.
Biz de Molla Kasım aracılığıyla babasından ayrı kalmış, hem buluşmayı ümit etmiş hem babasına sitem etmiş olan İsmailin ve bir yandan babasını bir yandan oğlunu aramakla ömrünü geçiren Yunus Emrenin hikayesini kendi ağızlarından okumaktayız.
Yunus Emreye ait bir takım menkibelerin toplanıp öyküleştirildiği bu kitap, Yunus Emrenin manevi-tasavvufi yolculuğunu bizlere adım adım sunmaktadır.
Kitapta akıcı bir dil kullanılmıştır ancak bendeniz kitaptaki bazı yerlerde anlatının gereksiz uzatıldığını, varılmak istenen amaca daha kısa yollarla ulaşılabileceğini düşünmekteyim.
Kitap bazı yerlerdeki bu uzatmalar sebebiyle bence okuru kitabın hissiyatından uzaklaştırmaktadır. Çevremdeki bir çok insanın bu kitaba büyük hevesle başlayıp daha yarısına gelmeden okumayı bıraktığını görmek bu düşüncemin oluşmasının sebebi olabilir.

Kesinlikle okuması zor bir kitap değil. Çok uzun yıllar önce yazılmış olmasına rağmen sanki karşınızda bir büyüğünüz varmışta ondan tavsiyeler alıyormuş hissiyatı veriyor. Ben beğendim. İrade konusunda son derece aciz olduğum bir dönemde ilaç gibi geldi

Kitabı okurken gerçekten sıkıldığım yerler oldu. Sadece bir kadının aşk hayatını değil, genel olarak Rusya sosyete ve siyasetindeki bir çok kişinin hayatını, düşüncelerini, içinde bulundukları ortama bakış açılarını anlatıyor. Hatta Kiti Levin ilişkisi, kitapta Anna Vronski ilişkisi kadar detaylı. Kitaba bir çok karakter katıldığı ve her birine en az üç şekilde seslenildiği için Rus edebiyatına alışkın olmayan kişiler karakterler konusunda boşluğa düşebilir. Her şeye rağmen okunmasını tavsiye ederim. Anna karakterine üzüldüğüm bazen de kızdığım yerler oldu. Bazı yerlerde Levin'in düşüncelerinde kayboldum. Kısacası Rus edebiyatı ve dünya klasikleri dikkatinizi çekiyorsa muhakkak okuyun.

Çok etkili bir dili var. Başucu kitabım oldu. Çok beğendiğim için başka bir yayınevinden daha okudum ve iyi bir yayınevi olmasına rağmen pişman oldum. Halil Cibran kitaplarında en iyi yayınevi İş bankası.