E-Dergi

Edebiyat Sosyolojisi bağlamında okunması yapılması yararlıdır. "Batı-Doğu" ikileminde romanın rolü nedir? Roman nasıl ortaya çıkmıştır? Sosyal şartları nedir? Bir Türk romanı var mıdır? vs... sorularına cevap arıyor. İlk bölümü özellikle "Edebiyat" bölümü öğrencilerinin ve Yeni Türk Edebiyatı anabilim dalına ilgi duyan kişilerin kesinlikle okumasını tavsiye edebileceğim kadar güncel tartışmalara açık ve yararlıdır.

Gayet akıcı, sıkılmadan okuyorsunuz; fakat zaman zaman hikayelerin sonunu biliyormuş gibi bir hisse kapılıp pek bir gizi kalmamış gibi düşünebiliyorsunuz. Yine de alınabilirliği olan bir kitap.

Olayların her zaman çok içindeyiz, bir o kadar da dışındayız. Bu kitap bize bunu teşhir ediyor,bunu sorguluyor. Yurdumuzun dört bir yanından insan manzaları. İnsan aynılaşmaları; aynı kaderler, aynı düşünceler... Düşünmemizin ve "mış gibi" yaşamamızın yanında düşünen farkında olan insanlara da düşman olduğumuzu farkettirmeye çalışıyorlar. Geçiştirerek yaşanan her dakikamızın nelere mal olduğunu, belki bize pek bir etkisi olmasa bile, diğer insanlara ne denli etki edeceğini... Hakkını vermeden yaşayışımızı, tespit etmeye çalışıyorlar.

Kitabı nereden açarsanız açın sizi oradan içine çekiyor; fakat bunu yaparken eserin gizini kaybetme ihtimaliniz de o kadar yüksek.Tarihsel mekanlarda bu kadar güzel tasvirlerle gezinmek, o hayatı yaşayıp
"Hilleli" olmak herkese nasip olmaz. İskender Pala size bunun fırsatını veriyor.

Divan Edebiyatı'nın neyini seveceğim diyorsanız alın okuyun.