Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

Okuyucu1980 Tarafından Yapılan Yorumlar

18.06.2003

Turhan Feyizoğlu'nun klasiklerinden biri. Kahramanı anlatırken dikkat edilmesi en önemli öğeyi hiçbir zaman unutmuyor. Kahramanı yaratan koşullar. İbrahim Kaypakkaya'yı anlatırken, o dönemki öğrenci eylemlerini, işçi hareketlerini, siyasal evrimi v.b. herşeyi anlatıyor. O dönemin tepkisini ifade eden kitap, aynı zamanda bir tarihsel belge niteliğinde. Bu niteliği hem tarihsel hareketleri, hem de soldaki evrilmeyi anlatışıyla kazanıyor.
09.08.2002

Yüzyıllardır sınıflı toplumlarda yönetici sınıf, kendi çıkarlarını halkın çıkarları olarak göstermeye ve kendi felsefesini halka kabul ettirmeye çalışmıştır. Mesala köleci toplumda yönetimdeki sınıf yani egemen sınıf olan köle sahipleri, kendi ahlaki sistemlerini, felsefelerini ve toplumsal düzenlerini yaratmışlardır ve bunu evrensel doğru olarak halka empoze etmeye çalışmışlardır. Bir çok filozof da bunlara bilinçli veya bilinçsiz olarak destek vermiştir. Bu sayede kendi servetlerini kölelere karşı koruma ve geliştirme imkanı bulmuşlar ve sömürünün devamını sağlamışlardır.
İşte Krishna, bugunkü toplumsal yapı içersinde yönetici elitin yapmaya çalıştığı, insanlara empoze etmeye çalıştığı şeyi yani insanın toplumsal sorunlarla ilgilenmemesini dolaysız olarak sağlamaya çalışıyor. Oysaki insan toplumdan istese de soyutlanamaz. Mesela bir insanın yaşaması için, ihtiyaçlarını karşılaması için günümüz toplumunda çalıþması gerekir. Mesela patronun canının sıkılması üzerine işten atılan bir işçi ne yapacak. Bu insanı işsizlik sorunundan soyutlayabilir miyiz?
09.08.2002

Kitap, sadece dili, yapısınını, toplum içerisinde dilin yerini açıklamakla kalmıyor, marksizmin önemli kavramlarından birisi olan altyapı-üstyapı teorisine bir giriş yapıyor.
Başlangıçta bu iki kavram genişçe açıklanıyor ve dilin bir üstyapı kurumu olmadığı kanıtlarla ortaya konuluyor. Ayrıca dil ve düşünce arasındaki ilişkiye marksist bir açıklama getiriliyor.
Stalin'in birkaç üniversite öğrencisinin soruları ve basında çıkan kargaşa üzerine yazdığı kitap, bizim de sorularımıza açıklık getirecek nitelikte bir kitaptır.
09.08.2002

Zihin ve düşünceden bağımsız bir durum. İşte Krishnamurti'nin gerçek sevgiye ulaşmak için tek yolu. Krishna sevgiyi düşünceden soyutlayarak metafizik bir durum yaratıyor. Böylece bilimin ve mantığın tamamen dışına çıkarak mistisizme saplanıyor. Bunu da hiçbir amacı olmadan(mış) konferanslarda anlatıp parayı cebe indiriyor. Bütün öğretilenlere karşı olan birisi nasıl oluyorda bu kadar şeyi öğretmeye çalışıyor, tabiki öğretmediğini iddia ederek. Ne kadar iyi (numarası yapan) bir insanmış şu Krishna.
09.08.2002

Krishnamurti her zaman yaptığını gene yapıyor ve düşünce olmadan hayata bakabilmeye bizi inandırmaya çalışıyor. Bencillikten kurtulma adı altında diğer insanları umursamamayı, yardım etmenin bencillik olduğunu(bencillik değil, çıkar ortaklaşmasıdır) söyleyerek kendisi konferanslarda konuşup insanlara yardım ediyor(uyutup köşeyi dönüyor).
Düşünce olmadan dünyaya bakınca gerçek sevgiye ulaşacakmışız. Böylece düşüncenin olmadığı metafizik bir durum yaratıyor.Ve mistisizme sürükleniyor. Ve bütün toplumsal koşulları dolayısıyla maddenin varlığını ve önceliğini inkar ederek idealizme saplanıyor. Afganistan'da tepesine bombalar yağan bir insan mutlu olabilir mi? Bu imsan bundan nasıl soyutlanacak? Ölerek mi? Çözüm bu insanın savaş olmadığını düşünmesi veya düşünceden bağımsız olması mıdır(ki böyle bir durum tamamen metafizik ve bilim-dışıdır) yoksa savaşın bitmesi midir? Sadece bir örnek, daha da çoğaltılabilir.