Toplam yorum: 3.090.129
Bu ayki yorum: 727

E-Dergi

ccerdem Tarafından Yapılan Yorumlar

02.07.2006

Roszak, “Tanrıya, yükselen teknolojik dünya ile pespaye bir karnaval yeri arasında tuzak kurulduğunu ve insanoğlunun hevasına kurban edildiğine” inanır. Bu inançla yeni bir bilinç inşasına yönelirken, ilk adımı zorunlu olarak moderniteyi yıkmakta görür. Yönelişini, fizik bilimindeki gelişmeler tetiklemiş olsa da, yazarımızın daha ziyade “ezeli hikmet” kaynaklarından beslendiği anlaşılıyor.

Antimadde, negatif kütle, kurt yenikleri, biogravitasyon alanları gibi “fizik biliminin oyun alanındaki pek çok kavramın hoyratça çekiştirildiğini”, sabitesi olmayan bir evren fikriyle maddeyi zihni bir kategori haline getirmek ve nihayet aydınların “fizik evreni mistik güçlerin
oyun alanı” olarak göstermek arzusunu teşhis eder ve toplumu yeni bir bilinç çağının şafağına davet eder. Bilincin yeniden doğuş travmalarını atlatabilmek için, tersine döndürülmüş tanrı figürünün ilhamlarından korunmayı, hassaten batı toplumları için zühd hayatının –ki, İslam’da zaten halen canlıdır- yeniden ihyası ve topyekun olarak ezeli hikmetin ruhi mirasını koruyabilmek için radikal bir gelenekçilik teklif eder.
01.07.2006

Dilimize “Batı Düşüncesinde Dönüm Noktası” adıyla tercüme edilen eserinde modern fizik biliminin yeni istikameti doğrultusunda batı bilim ve düşünce dünyasındaki değişimlere dair teşhisleri dillendiren F.Capra, bu kitabında teşhislerden bütünlüklü bir tasarıma, bir modellemeye doğru adım atıyor.

Fizik bilimci Chew’un geliştirdiği Bootstrap teorisini eksen alan bu tasarım, öncelikle “temel diye bir şey yok” şiarıyla temel inşa ediyor; “maddenin bölünemez mahiyette alt partiküler unsurları yoktur.” Sonra, Bateson’un katkılarıyla aynı okyanusta yüzen canlı-cansız bütün fanileri “her şeyi birbirine bağlayan temel tasarımı” içinde topluyor;

Bütün bir evren, dinamik bir karşılıklı ilişkiler ağının sahnesidir, bu ilişkide taraflardan hiçbiri asal değildir, münhasıran hüviyeti olmadığı gibi yekdiğerine nazaran önceliği de yoktur. Her bir uzvun değeri, bütün içerisindeki diğer tarafların özelliklerinden çıkarsanır ve ilişkiler ağı bütününde görülen tutarlılık (=cosmos?), ağın genel yapısı içinde asal olmayan parçalara pey vermemize imkan sağlar; onlar hüviyetlerini takım oyuncusu olarak bulurlar. Her formülasyon burada kifayetsiz kalır.

Capra’nın olanca çabasına rağmen bütünlüklü bir tasarımın ortaya konulamadığını, ciddi bir modellemenin uzağında tasviri mahiyette ve eskiz çalışma mesabesinde kalındığını söyleyebilirim.

Sanırım Capra da bu akameti görmüş olmalı ki, eserde 4.bölümden itibaren modellemeyi kenara alarak alternatif tıp, feminizm, ekoloji ve psikiyatri konusundaki yeni arayışlara değiniyor.
01.07.2006

Eser, ciddi bir Kartezyen evren algısı eleştirisi ile başlıyor; “ruh ve madde’nin temel ayrılığından itibaren hiçbir şey artık eskisi gibi olmadı” diyor yazarımız.

Newton bu temel üzerinden yürüdüğü için “evrende mündemiç yaratıcı” fikri zaten zihin dünyasından soğurulmuştu; elimizde Müteal Tanrı fikri vardı sadece…Yaratıcıyı “emekli saatçi” olarak konumlandıran coşkunluk hissiyatı durulduktan sonra, kuantum fiziği ile açılan yeni kapı aralarından Tanrımız yaratıcı sıfatıyla değil, ortak sıfatıyla büyük sahneye tekrar dahil edildi; Bu yeni sahnede artık herkes uluhiyette kendini O’na ortak görüyordu. Diğer yandan Hint felsefesi, Jungcu psikoloji ve bunlardan çokca beslenen yakın zamanların “new age” ekolü insan-tanrı ortaklığına cömert bir katkıyla filogenetik menşeili yeni taraflar ilave etmiş, -tabiri caizse- kişisel şeytanlarımız uluhiyete bürünürken, halka genişlemişti…

Yazar, fizik biliminin limitlerinden hareketle kıblenizi prometan mitlere teslim etmekte bu kadar acele etmeyin demek istiyor. Kitaba ikinci ad olan “aşkınlık” kavramı temelinde yukarıda özetlenen gelişmeler alabildiğine eleştirilirken , okuyucu zimni olarak semavi dinlerin ortodoks anadamarlarına tekrar davet ediliyor.

Kitap için eleştiri konusu yapılabilecek en önemli husus, meslekten olmayan okuyucular için bu kadar detay fizik bilimi tartışmalarının ağır kaçtığıdır.
01.07.2006

Kitapta Jung'un "gençlik hezeyanlarımın ürünüdür" şeklinde nitelediği ölülere yedi vaaz'ın tam metniyle birlikte Jung hakkında ikinci elden epeyce bilgiye ulaşmak mümkün... Bu durumu, Jung'un kişisel zihniyet evrimini anlayabilmek için önemli görüyorum. Özellikle, ölülere yedi vaaz için sonradan gelişen/değişen yargısının, Rene Guenon'un ruhçuluk suçlamasından sıyrılması anlamına geldiğini düşünüyorum.
Kanaatime göre eserin en vurucu yanı, ülkemizde çokça tartışılmayan bir konu olarak "eşzamanlılık" prensibinin incelendiği son bölümleridir. Bu kavram, hint felsefesinde "zihnin, gerçek şekillendirici” olarak adlandırılmasıyla neşvünema bulmuştur; Bu, madde ve zihin evrenleri arasına gerilmiş bir ip gibidir ve nedensellik ilişkilerini dışarıda bırakır.
Hayranlık verici olan husus, Jung'un eşzamanlılık üzerindeki görüşlerini gençlik döneminde olgunlaştırmış olmasıdır. Oysa, Jung'un Hint coğrafyasına yaptığı gezi orta-yaş döneminde gerçekleşmiştir.
30.06.2006

Weber'gil bakış açısıyla Osmanlı-Türk iktisadi hayatında meslek, lonca, iş ahlakı, fütüvvet, helal kazanç, emeğin değeri gibi kavramlar üzerinde tarihi materyaller ile derinlikli analizler yapıp, bir zihniyet fotoğrafı oluşturuyor.
Hırfet ehli olarak kutsanan emek, alınteri ve sel suyuna karışmadan elde edilen helal kazanç fikriyle toplumun reayasına devredilen ticari hayatın dinamiklerinin bizi nasıl bir akibete sürüklediğini görüyoruz.
Eserdeki analizlerde kullanılan kaynaklara bakıldığında Arap, Fars, Osmanlı, Alman, İngiliz ilah... yazara ve bu esere verdiği emeğe hayranlık duymamak mümkün değil. Hakettiği değeri bulamamış ender aydınlardan biri olduğunu teslim ediyorsunuz. Allah gani gani rahmet etsin.
Son Gezdikleriniz
Askılı Bez Çanta - Burçlar - Terazi