E-Dergi

Bu kitap sayesinde oğlum okumayı sevdi.Üzerinden zaman geçti ama hala bu kitabı sayıklar.

forrest carter'ın beş yaşında bir çocuğun dilinden yazdığı ve herbiri ayrı bir hayat dersi niteliğinde olan anılardan oluşan kitabı. kapağını açtığım anda büyüsüne ve naifliğine kapıldım.

anne ve babasını küçük yaşta kaybeden küçük ağaç, büyükannesi ve büyükbabasıyla birlikte yaşamaya başlar. roman, onlarla geçirdiği beş yılda doğaya, insana ve yaşama dair öğrendiklerini konu alır.

"yalnızca gerek duyduğun kadarını al" anlayışıyla büyüyen küçük ağaç, büyükanne ve büyükbabasının bilgece rehberliğiyle doğanın uyumunu, kendi yerini ve her canlının birbirine bağlılığını keşfeder. ona verilen küçük sorumluluklar, kendi ayakları üzerinde durmayı ve yaşamın özünü kavramayı öğretir.

insani hırslardan sıyrılmayı hatırlatan, basit görünen detaylarda bile ince bir bilgelik taşıyan, kalbe dokunan bir kitap.

ayn rand’ın bireycilik temasını işlediği kısa ama yoğun bir roman.
toplumun biz olmak baskısı ile sesi kısılan insanların arasından sıyrılmak isteyen ve ben olmak için isyan eden bir adamın hikâyesi.

george orwell'ın - 1984’ünü inanılmaz anımsattı bana.
1984'deki insanları kimliklerinden ve bireysel düşüncelerinden ayırmaya çalışan, belirli bir düzene mahkum etmeye zorlayan kurallar ve sistem, bu kitapta da var.

ve malumun ilanı... içlerinden bir adam çıkıyor ve biz olmak değil ben olmak istiyor, kendine biçilenin üzerine bir şeyler eklemek, araştırmak, farklı yollara sapmak istiyor ve aşık oluyor.

okurken başlarda kitabın dilini biraz yadırgadım.
çünkü ben yerine biz kullanılıyor, hatta tekil yapılan işlerde bile çoğul eki kullanılıyordu.

kısa sürede okunabilecek, ilgi çekici ve akıcı bir kitap.

sándor márai, bu kısa ama dokunaklı romanında, insan ve hayvan doğasına, beklentilere, kabullenmeyişlere ve sahiplenme duygusuna dokunuyor. ve bunu özgürlüğünden taviz vermeyen csutora adındaki bir köpek aracılığıyla yapıyor.

eşini mutlu etmek için özel bir şey arayan bir koca, dört haftalık puli cinsi bir köpek alır.
başlangıçta her şey yolunda giderken, eve gelen misafirlerin safkan olmadığı konusundaki yorumları ve köpek eğitimi ile ilgili yönlendirmeleriyle sular bulanır. ayrıca işin içine csutora'nın disipline direnen, özgürlüğüne düşkün şahsiyetli yapısı eklenince, sahiplerle köpek arasındaki ilişki yavaş yavaş deforme olmaya başlar.

oysa hikâye en başından hatalı bir bakış açısıyla kurulmuştu.
bağrına basmak, sorumluluğunu almak, birlikte yaşamak için değil; birini sevindirmek için alınmış bir hediye...
iyisiyle kötüsüyle, olduğu haliyle kabul edilmesi gerekirken; kendisinden beklenen görevi yerine getirmesi gereken bir nesneye dönüştürülmeye çalışılan bir köpek.

ego, fedakarlık ve bencillik kavramlarını sil baştan yazan, yüzleşmeler ve karşılaşmalarla heyecanlandıran, insan hikayesine iliştirilmiş kişisel gelişim romanlarından.

ana karakter howard roark, hiç yenilmeyen bir mimar. yenilmiyor çünkü kimseyle bir savaşı yok. umrunda olan tek şey işi ve idealleri. kendine olan saygısını kimse alamıyor, çünkü başkalarının görüşlerine ve yorumlarına göre kendini değerlendirmiyor, şekillendirmiyor. kendi şartlarında, kendi değerleriyle çalışmayı seçiyor. para, şöhret, kariyer onun için bir hiç...

öte yandan peter keating... annesinin yönlendirmesiyle mimar olmuş, okulu birincilikle bitirmiş. kariyerinde zirveye çıkmak için önüne ne gelirse ezip geçebilecek, tuzaklar kurabilecek, oyunlar yapabilecek bir adam. para ve şöhret için bulunduğu her ortama uyum sağlayan, kim nereye çekerse orada olanlardan... yaptığı her işi tereddütle yapıyor, kendinden emin değil ve en kötüsü hırsını doğru yöne aktaramayan, yorgun ve mutsuz insanlardan.