Toplam yorum: 3.253.599
Bu ayki yorum: 5.625
E-Dergi
Mufafa Tarafından Yapılan Yorumlar
Sokullu Mehmed Paşa'nın son ve en görkemli zamanlarında, bir ramazan günü başlayan hikayemiz gerçek bir tarihi olay olan 1577 büyük kuyruklu yıldızının (C/1577V1) ışığı altında, kargaşa ortamına sürüklenen halkı ve aynı zamanda Azdahak örgütünün payitahtta haklın dini ve vicdani değerleri ile oynayıp, art arda cinayetler işleyerek büyük kurtarıcıyı getirme çabasını soluksuz bir serüven olarak anlatmakta.
Büyük kurtarıcıyı getirmek maksadı tabi ki de bir yerlerden tanıdık geliyor. Günümüz Evanjelist yapılanmasının benzeri olan Azdahak isimli bir örgütün hiç bir dine inancı olmamakla beraber büyük kurtarıcı için her şeyi mübah görmesi ve işin sapkınlığa varması aslında günümüze, tam da bugünlere işaret ederken mazlumlar ve zalimlerin hikayesi maalesef hep aynı.
İskender Hoca'nın herhangi bir kitabı bittiğinde, bütün serüven yanında hayata dair gerçeklerden de bazı bilgiler edinildiğini okumuştum ve aynel yakın gördüm. Bunu su gibi akan kelimelerinde sizin de görmeniz dileğiyle.
Hiç merak etmediğimiz ya da araştırmadığımız Lidya dönemine uçarcasına dalmak, o dönemin insanlarının servet, güç ve tanrılar ve kahinlerle olan ilişkisi. Kral Krezüs’ün zenginliği ve trajik sonu. Servetin mutluluk getirip getirmediğinin aynel yakin tezahürü. İktidarın doğası ve insanın hırsı, toplumun culturası gibi temalar yine İskender Pala’nın su gibi akan dili ile.
Kitabın ilk bölümü bu minvalde akarken birden geliyoruz yakın dönem Türkiye’mize. İkinci bölümde geçen hikâyede bir anarşist ve bir muhafazakar karakter üzerinden toplumsal meselelerimiz, yitip giden bir genç nesil, düzen karşıtlığı, kapitalizm ve servet dağılımı gibi konular ve sonunda yarım kalan geçmişle günümüzün birleşerek her şeyin aydınlanması.
İyi okumalar...
Şehirlerin, şiirlerin ve çiçeklerin en güzeli İstanbul ve Lale.
Sultanların, şehzadelerin, vezirlerin ve daha nicesinin, bir devre ismini vermiş Türk’ün çiçeği lalenin altmışaltı ilmekli hikayesi. Hem de bu devrin sonunu getirecek isyanın eşiğinde.
İskender Pala’nın su gibi akan dili, Lale devrinin son dönemini aşk, özlem, hüzün ve ölüm gibi duygularla yansıtıyor. Bitmesini istemeyeceğiniz bir serüvende güzelim beyitlerin tadı damaklarda kalacak, biriken sorulara bir katre olsun cevap bulmak için sayfalar akıp gidecek.
İyi okumalar.
Hikaye gariptir çok iyi bildiğimiz bir zamanda,İstanbul kuşatması ile başlıyor.İlerledikçe ve ana konuya dönüşle her şey net şekilde açığa çıkıyor.Dünya-üç cisim medeniyeti arasındaki mücadele destansı bir anlatımla tamamlanıyor.
Üç cisimlilerle girilen barış döneminin ardından gelen teknolojiyle yeni altın çağ başlatmıştır.Teknoloji olağanüstü bir şekilde gelişmiş ve barışı duvarbakanların yerine geçen kılıçtutan dengelemektedir. Bir değişimle gelişen hadiseler ve sonuçları bu huzurlu dönemin sona ermesine ve kaosun başlamasına neden olur.Kaosla birlikte karanlık orman teorisi devreye girecek,ardından bu kaos dönemi de sona ererek yerini yepyeni ufuklara bırakıyor.
Uzaydaki yaşamdan, yeni dünyalardan ve ötesinden kendinizi alamayıp uzun sayfalar boyunca bolca şaşırarak, sona ulaşma isteğini ve nihayetinde ne olduğunu bilmek için güçlü bir istek duymanız sağlayacak.
Kitap sona ererken yalnız mıyız,diğer boyutlar ve dahası gibi birçok merak uyandıran konuyla baş başa kalabilirsiniz
İnsanlık, 4 ışık yılı uzaklıktan gelen bir kıyamet tehdidinin gölgesinde, varoluş mücadelesine hazırlanıyor. Yaklaşık iki yüz yıla yayılan bu hikaye, okurken zaman zaman sizi bile karamsarlığa sürükleyebilir; zira insanlığın karşı karşıya olduğu bu tehdit, bir ara unutulsa da, her an daha da somutlaşarak üzerine gelmekte.
Duvarbakanlar’ın projeleri önce sizi şaşırtacak, sonrasında insanlığın geldiği nokta ve sonunda savaşın keskin ve pürüzsüz kılıcı hayal gücünüzün sınırlarını zorlayacak. Öngörülemezliklerle dolu bu yolculukta, evrenin karanlık ormanında belki bir umut ışığı olduğunu gösterecek.
Kitap bittiğinde ise üçüncü kitabı okumak için güçlü bir istek duyma ihtimaliniz oldukça yüksek.
İyi okumalar.