E-Dergi

Barut gibi kitap. Fırtına gibi giriyor kitap. Editörü tebrik ederim. Kitap nasıl olur , onu gösteriyor çoğu özensiz kitapçıkların aksine. Kırıkkanat su gibi okunuyor ve diğer ciltleri eşimiz böğrümüzde bekliyoruz. Bir atımlık barutumuz olmadığını göstermek için.

Bakın işte sırf adı için aldım kitabı ve bir aynaya bakarak okudum; hakikaten ben de hiç az değilmişim gördüm. Ayna parçalandı. Takke düştü kel göründü. Hep kendinize yontmaktan bıktıysanız tam size göre bir kitap. Ne kimseyi delirtin ne de delirin. Toksik vaziyetten kurtulun. Kurtulamazsanız bir daha okuyun, ama bu kitabı asla ihmal etmeyin.

Cenneti bir tür kütüphane olarak düşleyen Borges gibi dalmışken kitaplara, bir hoş tesadüf, serendipiti olarak karşımıza çıkan Altun'un kitabı, bizi yine çocukluğum derin sessizliğine götürüyor, oradaki çığlık çığlığa derin bir acıya ve 'veciz' sözlerle bunu vurguluyor. Okuyun. Belki de çoktan okudunuz. Iskalamayın sakın.

Yazlık sinemalar, edebiyat dergileri, yazma tutkusu, pul koleksiyonları, ansiklopedi satışı ve savaşları, kitap tutkusu, yayıncılık uğraşı, edebiyatın cumhurbaşkanı D. Hızlan'a önce muhalefet sonra hürmet, sohbet masaları, sabahlamalar... Milyon tane güzellik bulacağınız bir kitap. Hele yaşınız elliyi geçmiş altmışa takla attırmışsa. İçimde bir sanki ikinci bir kitap daha olsa anı dolu, çok okunur o da. Kaçırmayın.

İlişki, ilişki, ilişki... Sanki herkes herkese düşman. Hep altta yatan bir tuzak, öbürünü haklama isteği. İnsandan çekip gitmeyen, iliklerine işleyen bu istek; kardeşi kardeşten şüphe ettiren bu maraza, gözümüzün içindeki çöp olarak duruyor daha. Muhteşem yazarlar da bu çöpü dürtüp duruyorlar ve bizler onları okuyoruz. Okumazsak -maazallah- biz de eksik kalırız, kırık dökük. Birileri yazarak söküklerimizi dikmeye yarıyor işte. Okumak için çok beklemeyin.