Toplam yorum: 3.253.599
Bu ayki yorum: 5.625

E-Dergi

Seniha Safa Tarafından Yapılan Yorumlar

17.11.2025

Bu kitap, iş dünyasında etik değerlerin ve sosyal sorumluluğun aslında “zorunluluk” olduğunu, bunun neden zorunluluk olduğunu detaylı bir şekilde işleyen sözlük tadında bir eser. Yazar, A’dan Z’ye tüm işletmelerin sadece ekonomik başarıya değil, insan haklarına, adaletli çalışma koşullarına ve çevresel sürdürülebilirliğe odaklanmaları gerektiğini örneklerle somutluyor. Kitapta teorik bilgilerle sahadan pratik örnekler de yer alıyor. Yazarın sade dili ve sistematik yaklaşımı, konuyu hem akademik açıdan veriyor hem de uygulamaya dönük bir pratiklik aktarıyor. Yöneticiler ve insan kaynakları uzmanlarının başvurması gereken kitaplardan biri. Sürdürülebilir geleceğin adaletli, saygılı bir iş ortamıyla mümkün olacağını açıklayan, ilgilisine rehber olacak bir kaynak. Titiz bir çalışmanın sonucu. Yazarın benzer konularda ve benzer titizlikle hazırladığı başka kaynakları olduğunu da hatırlatmakta fayda var. Bütün eserlerinde ayrıca dil birliği mevcut.
17.11.2025

Bu kitap kavramları uzun uzadıya, büyük bir titizlikle ele alan bir yüksek lisans tezidir. Kur’ân’da geçen “sırât-ı müstakîm” ifadesini kelime kökenlerinden başlayarak semantik, tefsirî ve ahlâkî yönleriyle inceleyerek kapsamlı şekilde sunuyor. Dosdoğru yol üzere olan insanların özellikleri neler olur, bunu açıkça görüyoruz. Çalışmada, “dosdoğru yol”un anlamı; her açıdan incelenip ayet ve hadislerle destekleniyor. Bilimsel bir metni akıcı kılan bence klasik tefsir ile modern yorum anlayışını dengeli biçimde buluşturması. Dil bilimsel incelemeyle ilmî yorumları bir arada veren bir tez. Kökeni temellendirince anlamak ve anlamlandırmak daha kolay oluyor. Bu yönüyle tez, sadece İslâmî ilimler alanına değil, çağdaş düşünceye de ışık tutmakta. Sureler etrafında yorumlar, özellikle Fâtiha Suresi’ndeki “Bizi dosdoğru yola ilet” duası etrafında kurulan yorumlar, insanın içsel anlam arayışında rehber sayılır. Hanife Ersoy’un dili sade ama derin; anlatımı sistemli ve etkileyici.
27.08.2025

Kırgıbayır, yer yer mistik, metafizik, tasavvufi, bazen gerçekliğe yakın bir anlatı. Kitabın başında verilen bir ipucu sonrası, sonuna kadar karakterin iç sesiyle karşı karşıyayız. Aşkın, Gaip, Hızır… Sembolik bu isimlerin dönüp durduğu eserde bilinçaltının erken dâhil oluşu, anlamaya fırsat bırakmıyor. Sürekli iç çatışmalarla sürüyor. Bende iki dizi çağrışımı yaptı: Leyla ile Mecnun’un bilinçaltı esareti ve Şubat’taki Duble karakterinin bitmeyen iç konuşmaları. Çok sayıda aforizma çıkarılabilir. Postmodern sayılabilir çünkü tamamen teknikle örülü. Okurun duraksaması da romanın akışına dahil. Gözle takipten çok iç seslendirmeyle okunması daha uygun, bu da ilerleyişi yavaşlatıyor ama tarzın bir parçası. Okuyanların benzer hisler taşıyacağını, özellikle sondaki anlam arayışı ve içteki Tanrıya ulaşma cümlelerini seveceğini düşünüyorum.
15.08.2025

Fantastik başlayıp şiirsel devam eden ve şiirlerle biten bir öykü kitabı. Hikâyelerin bir kısmı, özellikle başlarda distopik bir evrende geçiyor. İlerledikçe de bireyin iç dünyasındaki his ve durumlara odaklanıyor yazar. Distopik evrende geçen hikâyelerin anlatımı daha masalsı. Metaforik bir zenginlik var dilde. Daha önce bir öyküsünü okumadım, benim için ilkti ve çok iyi bir başlangıç eseri olduğunu düşünüyorum. Kitabın genelinde kendini gösteren güçlü bir anlatım var. Dilsel birliği hissetmek mümkün. Anlatıların evrenleri ne kadar farklı olsa da her birinden aynı tadı, bütünün aynı yazara ait olduğunun hissiyatını aldım. Yer yer epik gibi görünse de lirik bir anlatı bu. Sondaki şiirler de hâkim olan lirizmi pekiştiriyor. Aynadaki Gökyüzü, fantastik öyküye meraklı olan okurların beğeneceğine emin olduğum, lirizmi sevenlerin de tat alacağını düşündüğüm bir kitap olmuş. Yolculuğa çıktığı eserin dilinin bu denli derli toplu olması, sonrası için yazara ışık olacaktır, eminim.
24.07.2025

Gazap, adaletin ve sadakatin intikamla örüldüğü karanlık bir şehirde geçen, sokak manifestosu niteliğinde bir roman. Okuru yalnızca Çolakoğlu Mahallesi’ne değil, insan ruhunun karanlık noktalarına da götürüyor. Ana karakter Yıldıray Korkmaz, kendi adaletini kendi sağlayan bir figür olarak, mafya dizilerinden tanıdık gelen sertliğiyle betimlenmiş. Olaylar, yoğun diyaloglarla aktarılıyor; bu da anlatımı sinematografik kılıyor. Mahalle ve aile gibi değerleri korumaya çalışan dışlanmış karakterler üzerinden bir mücadele anlatısı kuruluyor. Her bölüm, bir dizi sahnesi gibi akıyor; özellikle kesimhane sahnesi ve final bölümü unutulmaz. Gazap, polisiye ile dramı, aksiyon ile duyguyu ustalıkla harmanlıyor. Mahalle kültürü, karakter derinliği ve sembollerin yerinde kullanımıyla okurun ilgisini sürekli canlı tutuyor. Başkarakterin yaşadığı kimlik sorgusu ise romanı türün sınırlarının ötesine taşıyor.