E-Dergi

Havaalanında Satılmayan Kitaplar, yazardan okuduğum ilk kitap. Yazarın farklı bir tarzı var, daha çok soyut öykülerden oluşuyor. Başta garipsediğim ama okudukça elimden bırakamadığım bir kitap oldu kesinlikle. Kitap öykülerden oluşuyor ve yazarın daha önce yayınladığı ilk üç öykü kitabı bir arada verilmiş. 2000 yılında çıkan Nedir Hayat? bölümünde on, 1996 yılında çıkan Eski Şehrin Ayazı bölümünde on, 1994 yılında çıkan Kent Kitabı bölümünde ise dokuz olmak üzere toplam 39 öykü yer alıyor kitapta. Okurunu ya da konuğunu rahat ettiren bir ev sahibi değil yazar, dilinin altında sürekli bir şeyler vardır. İmalı sözler etmeyi ve dikenli muhabbeti fazlasıyla seviyor. Kahramanlarını ait olmadıkları yerlere bırakıyor, kurtuluşu da tüm kişisel sorunların çözümünü de kişinin içinde, yani en gerçek vicdanda arıyor. Çoğumuz işlerin yolunda gittiğini düşünürken o sürekli arıza tespiti yapıyor.

Ani kitabi olunca okumaya uzun sure cesaret edemediğim bir eser. Sıkılıp sonunu zor getireceğimden korkuyordum ama öyle olmadı. Film tadında bir anlatım. Çok severek okudum. Deniz Kavukçuoğlu'nun yaşadığı ve gezdiği yerlere de hayranlık duymamak elde değil. Avrupa ülkeleri hakkında da bilmediğim yeni şeyler öğrendim. Bu yönde de bir katkısı oldu kitabın bana. Siyasi ve anı türünde kitap sevenlere önerebileceğim bir eser.

Kitap yazarın özgeçmişi çocukluk ergenlik dönemi maceraları okullarda ve insanlardan aldığı izlenimleri anlatıyor. Nerde o eskiler diyor ve bunu yozlaşmaya bağlıyor. Birde menderes hükümetine. Burada tam katılmıyorum yazara ama o dönemde yaşayan biri olarak İstanbul u insanları tahlil etmesi açısından güzel bir kitap. Biraz ben haklıyım vurgusu ve o zaman şunu şundan yaptım savunmaları ile birlikte gerçek insanlardan bahsettiği için sürükleyici olan bir kitap olmuş.

Doğu Afrika'nın steplerinde, Kilimanjaro'nun eteklerinde geçen; insanla hayvan arasındaki dostluğu, sadakati, aşkı anlatan etkileyici bir roman. Satır aralarından Batı'nın sömürge düzenini de çıkarabileceğiniz edebi bir klasik, zihinlerde iz bırakan bir eser. Ambiseli Milli Parkı'nın yöneticisi usta avcı İngiliz Kraliyeti'nin temsilcisi Bullit ve onun küçük kızı Patricia ve King adlı bir Aslan. Kitabı okumak; Afrika'nın o muhteşem doğasını sonuna kadar yaşayacağınız lakin sonunu hüzünle bitireceğiniz bir seyahat olacaktır.

Kitabı okumadan önce incelerken zaten isminden ötürü bir önyargı ile yaklaştım fakat içeriğini anladığımda merak ettim. Kitap kadınlarla ilgili birçok kavramın tanımlarını içeren bir sözlük, fakat bu tanımlamaları yapan öyle yazarlar var ki... Okuduğumda çok öfkelendiğim, olmaz bu yazar nasıl böyle şeyler demiş dediğim hiç beklenmedik yazarlar. Zaten kitabı incelerken arka kapakta birçok ismi görürsünüz. Kitabın girişinde çevirmen notu olan "Tercümana zeval olmaz"... mı? başlıklı bir yazı var. Muhteşem. Kitapla ilgili önyargıları alıp götürüyor ve kitapla ilgili aydınlatıyor Yiğit Bener. Ben çok merak ederek okudum. Okurken oldukça kızdım yazılanlara, kadınlarla ilgili düşüncelerin yıllardır çok da değişmediği ve aydın kişiler tarafından böyle tanımları görünce. Merak edenlere tavsiye ederim.