E-Dergi

İnsan beyni kendine karşı çok acımasız olabiliyor. Çocukluğumuzda bile yaşadığımız travmaları kendi suçumuzmuş gibi hissedip ömür boyu acı çekebilir ve olası güzel bir hayat yerine kendi hayatımızı hem de kendimiz mahvedebiliriz.

Klinik Psikolog Beyhan Budak, yılların verdiği bilgi tecrübelerini ikinci kitabı olan Senin Suçun Değil ile paylaşmaya devam ediyor.

Anlattığı sorunlar size çok tanıdık gelecek ya kendiniz ya da çevrenizdeki kişilerin psikolojik sorunlarını daha iyi anlayıp ayrıca çözümleri konusunda da tavsiyeler almış olacaksınız.

Vadettiğini veren içeriklerle dolu bir kitap. Tek eleştirim ise konuların gereksiz uzatılmış olması ve tekrara düşmesi, anlattığı olay ve çözümler çok daha kısa, anlaşılır şekilde özetlenebilirdi. Okuması sıkıcı gelse de okunması ve tatbik edilmesi gereken bilgilerle dolu.

Serinin ilk romanı insanda günlerce tesir bıracak kadar derin ve etkileyiciydi. İkincisini de sıkılmadan okumama rağmen ilkinin yarısı kadar bile keyif alamadım. Romanın sonu tam bir hayal kırıklığı oldu. İlk romanın aynısı; aynı olaylar, aynı ölümler, aynı tasvirler ve aynı son. Final cümleleri bile aynıydı...

Roman boyunca uzattıkça uzatılan tasvirler, bir yere bağlanmayan olaylar, ardından son birkaç sayfada ilk kitaptakinden neredeyse kopyala yapıştır cümlelerle bağlanan mutlu son finali.

Serinin 3. ve 4. kitabını da almıştım fakat onlardan beklentim şuan epeyce düştü. Umarım aynı hikayeyi serinin devamı diye 2 kez daha okumam.

Rus devrimi eleştirisi olduğu söyleniyor ama ben romanda resmen bu günün Türkiye'sini gördüm. Demek ki inançlar, fikirler, coğrafya, zaman, mekan ne değişirse değişsin insan değişmiyor.

Romanda günümüzde varlığından bile bihaber olduğumuz epeyce eski kelime var. Bir elimde sözlük bir elimde roman, anlamlara baka baka okudum. Sayfaların altında bazı kelimelerin anlamları yazıyor olsa da bana yetmedi. Okuduğuma kesinlikle değdi, romandaki drama üzülürken kendi halime şükrettim.

Romanı kısa sürede bitirdim ve biter bitmez serinin diğer kitaplarını da aldım. Bir kurgu, bir hikayeden ziyade tarihi bir içerik niteliğinde. İnce Memed'in öyküsü yanında; dönemi, ağalık sistemini, Türkmenlerin yerleşik hayata geçişini anlatıyor. Temposu bir an bile düşmüyor.