Toplam yorum: 3.253.766
Bu ayki yorum: 5.792

E-Dergi

Şule Engin Şentürk Tarafından Yapılan Yorumlar

Türkan' ın eşi Orhan' ın ölümüyle başlıyor Melisa Kesmez' in hayata yeniden başlama hikayesi anlatan novellası. Bu ölümle sümen altı edilmiş, dile dökülmemiş tüm gerçekler su yüzüne çıkmaya başlıyor bir bir. Aynı evin içinde birbirinden ayrı iki dünya Türkan ve Orhan' ın hayatları. Türkan kendine ait dünyasında aşık olduğu adam tarafından sevilmeden, dokunulmadan yıllarını geçiriyor. Orhan' ın kaybıyla yıllarca görmezden geldiği gerçeklerle yüzleşmeye başlayan Türkan, eşinin karavanıyla çıktığı yolculukta, kendi iç dünyasına doğru yol alıyor bir bakıma. Çiçeklenme süreci de böylece başlamış oluyor Türkan için. Bir dikişte içtiğiniz bir bardak su tadında Çiçeklenmeler, bahar tadında... Keyifli okumalar.
Serinin üçüncü kitabında Memed uzun bir süre sahneye çıkmıyor. Kitabın ilk sayfalarında İnce Memed'in ağalar üzerinde yarattığı korku evrenini okuyoruz. (İnsanın hücrelerine işleyen, ona hayatını yaşanmaz kılan korku kavramını Yaşar Kemal kadar iyi anlatan azdır.) Kitabın ilerleyen sayfalarında düğümler çözülmeye başlıyor ve Memed'in hikayesi kaldığı yerden devam ediyor. Anadolu efsaneleri ve mitleriyle büyülü gerçekliğin arşa çıktığı üçüncü romanda, İnce Memed Çukurova köylüsü tarafından sadece ağaların zulmüne karşı mücadele eden bir eşkıya değil, aynı zamanda keramet sahibi bir ermiş konumuna yükseliyor. Keyifle okudum. Farklı coğrafyalardan bir kaç roman sonra seriye devam edeceğim.
Karayipler’de bir ada ülkesi olan Dominika'da yaşayan Xuela 70 yıllık hayat hikayesini kitapta kendi ağzından anlatıyor. Xuela dünyaya gelirken annesinin ölümüyle başlıyor roman ve o kendi hayat hikayesini anlatırken, hiç tanımadığı annesinin de otobiyografisini anlatmış oluyor bir noktada. Asıl adı Elaine Potter Richardson olan Karayipli yazar Jamaica Kincaid, ailesinin ekonomik durumu kötüleştiği için annesi tarafından okuldan alınarak çocuk bakıcısı olarak New York’a gönderilmiş. Kincaid, bu kararından dolayı annesiyle uzun yıllar boyunca konuşmamış. Kitabın ana evreni olan anne yoksunluğunun da, yazarın kendi hayatına bir atıf olduğunu düşünebiliriz. Kısa olmasına rağmen, sömürgeciliği, yoksulluğu, cahilliği ve ataerkil bir toplumda var olma çabası veren bir kadının hikayesini anlatan roman bu yönüyle son derece vurucu bir okuma deneyimi sunuyor okuyucuya. Farklı bir coğrafyaya yolculuk etmek ve politik bir arkaplana sahip son derece kişisel bir hikaye okumak isteyene tavsiyemdir.
İngiliz yazar ve akademisyen Elizabeth O’Connor'ın oldukça başarılı ilk romanı. 1930' lu yıllarda Britanya' nın uzak bir adasında yaşayan genç bir kız olan Manod tarafından anlatılıyor roman. 12 ailenin zorlu koşullarda yaşadığı adada, diğer adalı erkekler gibi balıkçılık yapan babası ve kız kardeşi Llinos ile birlikte yaşamaktadır Manod. Bir sabah ada sahillerine bir balina vurur ve ardından anakaradan 2 etnograf ada kültürünü incelemek için adaya gelir. Olaylar karaya vuran balina ve araştırmacılar Edward ve Joan ile Manod arasında yaşananlar ekseninde gelişir. Yalın dili, sakin anlatımı ve işlediği konu itibarı ile gönlümü fetheden romanı, gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.
İngiliz casus James More ile oşinograf Danielle Flinders bir otelde tanışırlar ve dört gün boyunca hayata, mitolojiye, okyanuslara dair derin sohbetler eşliğinde kısa süreli bir aşk yaşarlar ve ardından kendi hayatlarına geri dönerler. Sonrasında James' in, kitabın ilk sayfalarında okuduğumuz Afrika’daki El Kaide esir kapında yaşadıkları ve Danielle'nin okyanusların derinliklerine yaptığı araştırmalara dair hikayeleri anlatılır okuyucuya. Kitabı okurken bir yandan ikisinin hayatlarının nerelere evrileceğini merak ederken bir yandan da yazarın hikayesini anlatırken aralara serpiştirdiği bilimsel bilgiler meşgul eder aklınızı. Uzun yıllar The Economist’in dış haberler servisinde çalışan J.M. Ledgard, bu alanda edindiği bilgileri romanına ustalıkla yedirmiş diyebiliriz. Farklı bir teknikle yazılmış olan romanı keyifle okudum, tavsiye ederim.