Şimdi burada Soner Yalçın'ın bu kitabında tespit ettiğim bir kaç hatalı noktayı beyan edeceğim. Esasında, kitaptaki bilgi hatalarının tek başlarına bir önemleri yoktur. Mesele, Soner Yalçın'ın da içinde bulunduğu (araştırmacı gazeteci) ünvanlı yazarların zayıflıklarını, fikir planındaki acizliklerini görebilmektir. Bunlar, herhangi bir çalışmayı eserleştirme yolunu tuttukları zaman, umumiyetle şöyle bir metodu takip ederler. Kafalarında, ispat etmek için azmettikleri bir insiyaki fikir vardır. Bu, genellikle (komplo) olarak vasıflanabilecek, insanların yüreklerini ağızlarına getirme sanatıdır. Bu (ham) fikri destekleyecek kimi delillerin peşine düşerler. Bunların ehemmiyetleri, doğrulukları, yanlışlıkları, sonra düşünülecek iştir. Bu (araştırmacı gazeteci) ünvanlı düşünce katillerinin yaptıları tek iş, bir şey ile başka bir şey arasında, suni de olsa bir bağ kurmak. Sonra, kurdukları bu bağı, bir düşünce sinirine bağlamak... Ardından bu bağları, doğrulukları, yanlışlıkları belli olmayan (münasebet) hatlarını bir yargıya ulaştırmaya çalışmak... Farkettiğseniz, meselelerin tek tek içine inme gibi, asgari bir fikir ameliyesi yoktur, sadece, ana fikri heceleyen bağımsız unsurları (elde bir) sayma kolaycılığı vardır... Örneğin, kitapta Bediüzzaman'ın cifir ilmine dair bir kaç not düşülmüş. Ama cifirin özünün ne olduğuna, daha önemlisi Bediüzzaman'ın onu kullanma amacına dair, en küçük bir bilgi verilmiş mi? Elbette hayır... Bu adamlar, meselelerin, fikirlerin mahiyetlerine yabancıdırlar. Çünkü ne ilim adamlarıdırlar, ne de düşünce... Sadece, şunla bunun arasında bir münasebet oluşturma, sonra şunu bunla bağlantılı gösterme, ve ardından da şunu bununla karalama ameliyesini yürütürler... Kitaplarındaki tarih ve isim kalabalığının tek müessiri budur. Okunmaları tamamen vakit kaybıdır, daha mühimi, yanlış fikirler edinme riskidir...