E-Dergi

Da vinci şifresi gibi olağanüstü bir kitap yazmış olan yazarın üçüncü kitabının çıktığını öğrenmenin verdiği mutluluk, kitabı okumaya başladıktan sonra hayal kırıklığına dönüştü. Sıradan bir polisiye roman okuyormuş gibi hissettim kendimi. Da vinci şifresi ve melekler ve şeytanlar gibi çok güzel iki kitabı üreten kişinin sırf ticari kaygı uğruna böyle bir kitap yazdığını düşündüm üzülerek. Hem konu hem de kurgu açısından amerikan action filmlerini çağrıştırıyor ki okurların bunu istemediğine eminim. En azından benim istediğim bu değildi. Kitap benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu.Okunsa da olur okunmasa da diyorum ne yazık ki...

Kitabı okumaya başlar başlamaz da vinci şifresinin girişi belirdi bir an için gözümün önünde. Olayın başlangıcından tutun da kahramanların yerleşimine kadar herşey aynı kurguyla ilerliyor. Ancak heryeşe rağmen yazarın öyle derin bir birikimi ve öyle bir kaynaştırma yeteneği var ki bilim ve din, gerçek ve hayal bir an da kolaylıkla birbiriyle bütünleşiyor ve normal hayatta inanılmaz diye tanımlanan pek çok şey o mükemmel yorumla inanılır hale geliyor. Bahsedilen sanat eserleri pek çoğumuz için bir şey ifade etmezken her iki kitaptaki anlatım zenginliği sayesinde sanatsever insanlar haline geldik. Eserleri merak ediyor, görmek , oradaki mistik havayı solumak, olayların gerçekleştiği anlatılan yerleri yaşamak istiyoruz. Kitap gerçekten de büyük bir ustalık örneği. Okumayan herkese tavsiye ediyorum.