Kitabın en etkili cümlesi tanıtımı için koyulan söz dizisi sanırım. Kurgusu harika ve takdir edilesi. Son 30 sayfada kitabı bırakıp, “Yeter ama okumuyorum!” diye yazara küsesim geldi, ters köşeye yatırdı beni, gerçekten hayran kaldım. Kahra...manlar ziyadesiyle bilinçli seçilmiş. Irk ve milliyet farklılıkları güzelce harmanlanmış. Etnik unsurları düşündüğümüzde olamaz dediğimiz şeyler oluyor ve aslında normalliği biranda bizi yakalayıveriyor, şaşırtıyor insani geliyor. Aşkta olduğu gibi altını çizeceğimiz, kamil insan olma yolundaki öğretileri barındıran özlü sözler yok .Günlük bir dil tercih edilmiş ama yazarın yeni kelimelere olan tutkusu açıkça seçiliyor.
Aşk’tan sonra Firarperest’in sıkıcılığıyla (bence) yazarın düşüşünü görmek beni içten içe sevindirmedi değil hani.. Bu kadar iyi olunmaz, olunsa da daha iyisi olmaz diye sinsice bir yargıya varmıştım. (Bayanların kaprisi ve birbirlerini çekememezliği diyelim..) Gerçi önyargılardan arınmış biçimde siparişi verdim, beklenti içine de girmedim. Kitap elime geçtiğinde ilk bölümden de anladım ki bu romanı çok farklı. Neden mi çünkü Aşk’tan sonra konu olarak ele aldığı en normal kitabı. . Hep yakındığı üçüncü sayfa gazete haberlerinden bu sefer bir roman yazmayı başarmış. Kişileri didik didik incelemiş. Yetiştirilen ortam ve koşullar nedenli farklı olsa da insanın özünden ve kültüründen kopamayacağı kaderlerinin bir noktasında hayati kararlar öncesinde onları kıskıvrak yakaladığını güzelce ele almış. Bir batılı okuduğunda da doğunun gizeminden egzotizminden payını alır gerçi o ayrı.. Daha toplumsal roman bu, daha anlaşılır. Girift bilmecelere yer yok mahrem gibi pinhan gibi. Karakterlerin zamanla içsel gelişim yolculuğu çok samimi, duygusal süreç baskın. Diğer çoğu kitabındaki hikaye bence fazla benimsenememiş olabilir ama bu hikaye tam bizlik.
Toplumsal dayatmalara karşı feminen bir duruşla eskiden gelen öğretilerimize “yok hayır olmaz” dediğimiz doğru bulmadığımız ilişkilerin romandaki sıcaklığı ve insani oluşu olasılığı ders verir nitelikte. Kalp ile düşündüğümüz zaman aslında olabileceği görüşünde?
Erkek tarafından yüzsütü bırakılıp terkedilmek namussuzluk değil de yalnızlaştırılmış bir bayanın güvenli gördüğü biri ile hayatının dengesini yeniden kurmak istemesi namussuzluk olarak yanlış tanımlanmış olması, sonunda yanlış kurban verilmesi ironinin en güzeli.
Tüm İskenderler bu kitaptaki gibi şanslı olmayabilir. Bu hayatın acımasız ve zalimliğine karşı direnen özüne kavuşmayı çabalayan çok az insan oluyor. Belki de bu İskender gerçek hayattakiler için örnek teşkil eder kim bilir..
En olumsuz şey; kahraman kitap okuyarak kendini ne denli geliştirdiğini söylese de bize asla bir edebiyatçı gibi cümleler kuramayacağının farkında olmamız.. Bizi özellikle kahramanın kendini anlattığı bölümlere bu yüzden konsantre olmamız engelleniyor bence. Yarılarına gelirken ise mişli geçmiş zaman ile uzaktan konuya dahil olmaya çalıştığını anladığımız yazar, bizi yoruyor bazen de sıkıyor..
En çok anlamaya çalıştığım karakter: İskender demiş. Kitabın kapağını beğenmedim şahsen.. Romanın sınırsız odalara açıldığını ve her odanın bambaşka diyarlara sahip olduğundan bir söyleşinde hatırladığım kadarıyla bahseden sevgili yazarımız, görsel olarak İskender’in kılığına girerek bizim onun hakkında açacağımız sayısız odalarımızı ardını bile daha aralamadan çoktan kapatmış oldu. Kendisini hayal etmemize ket vurdu. Yakışıklı kürt genci sanırım daha güzel tasavvur edebilirdik..
Şimdilik bunlar var heybede, cümleler devrik ve anlatım bozuklukları için kusura bakmayın. Merak edenler için şimdilik bunlar. Alın okuyun derim en son, hissetmek aynı sancıyı hüznü sevinci Elif hanımla beraber yaşamak en güzeli sanırım..