E-Dergi

Selçuklu Müesseseleri için güncel literatürle hazırlanmış derli toplu bir çalışma böylece yayımlanmış oldu. Sahaya önemli katkı yapacağına inanıyorum.

Amin Maalouf, kökeni olan doğu ile, şu an yaşadığı ve belki de tercih ettiği batı arasında, her iki tarafı da hem seviyor hem de dövüyor. Dikkatle bakarsanız doğu-batı arasında kaldığını görürsünüz. Hem batıyı fazla üstün görmeden üstünlüğünü kanıtlamaya, bir yandan da kopamadığı ve acıdığı doğuyu ve İslam'ı incitmeden vasatlığını göstermeye çalışıyor. Karar sizin..

Sabır ile okunursa fazlasıyla istifade edilebilecek bir belge-hatıra eseridir. Özellikle Japonya'nın bugünü ile 100 yıl evvel ki halini kıyaslamak bakımından bu eser dikkat çekmektedir. Pişman olmayacağınızı düşünüyorum.

Ali Şeriati'nin namını bu kitabı okumaya başladıktan sonra anladım. Hakikaten tam bir aydın kendisi. Osmanlı'nın yıkılışı ve Cumhuriyet'in başlarında ve bugüne geldiğimizde Türkiye'de bir aydın problemi ve bulanıklığı oluşmuştur. Hâlâ da devam etmektedir. Bazı gerçek Türk aydınları var ki bir aydının nasıl olması gerektiğini sıhhatli bir biçimde değerlendirmiştir. ERol GÜNGÖR gibi... Şeriati'de, İran'lı olması hasebiyle tam bir aydın tipi ile ülkesinin aydın profilinin eksik ve yanlış yanlarını tespit ediyor ve yapılması gerekeni de belirleyerek yol gösteriyor. Özellikle eserin içerisinde ki Avrupa'nın bilim ve akılcılık anlayışı, dine karşı tepkileri ve milliyetçiliklerinin sınırlarını belirtip, doğu(islam) dünyasında bu algıların parçalayıcı etkisi olduğunu belirlemek gibi çok önemli bir tespitte bulunmuştur. Bu tespit bile kitabın okunmasını değerli kılar.

Tüm romanların bizim lehimizde olması gibi bir durum söz konusu değil. Keza Maalouf'un Arap olması hasebiyle ve romanda Türk- Arap- Yahudi olan bir takım insanların bağlantısını güzel kurmuş olması bizim için önemlidir ve bir Arap milliyetçiliğide yapmamıştır eserinde. Belki de kitabın arkasında ki olayların gerçeklik payı vardır. Sonuçta tarih, bugünün insanlarının istediği gibi olmamıştır. En nihayetinde olmasını ne kadar istemesem de bir aşk hikayesi, birinci ve ikinci dünya savaşları ve daha sonra ki Arap- İsrail savaşları arasında, Avrupa ve Ortadoğu ikileminde güzel bir roman olmuş. En sonunda olayın bittiği şekil bizi fazlasıyla meraklandırsa da tadında bırakılmış diyelim. Ne çok fazla aşka yer vermiş ne de başka bir olaya.