E-Dergi

bitişik iki ev ve o iki evin sakinlerinin yaşamlarını tüm çıplaklığıyla okurlara sunuyor yazar. meri sürekli etrafını inceleyen gözlemci bakış açısıyla hayranı olduğu komuşusunu anlatıyor bizlere, delia ise senatörün gölgesinden kendini kurtarmaya çalışmış ama aradan geçen yıllara rağmen tom u hala çok özleyen yaşlı turist rehberi. kitabın sonlarına doğru küçük asa da karakterler arasına katılıp konuşmasa da meriyi içine sürüklediği ruh haliyle önemli bir yer kaplıyor. senatörün karısı kadınlığı, evliliğin karanlıkta kalan yüzünü, anne olmayı anlatıyor yani hayatı anlatıyor ağırlıklı olarak kadın gözünden tabii

leylayla meryemin yollarının nasıl da trajik olaylarla kesişip nasıl da acınası haldeyken ayrıldığına hayret edeceksiniz, yazar uçurtma avcısındaki gibi insanın sol yanına dokunan cümlelerle okuyanları kendine mahkum etmeye devam ediyor ve tabi yine bi yandan da toplumun o zamanki yaşamının sınırlarını da bizlere sunuyor.

kardeşliğin kan bağıyla olmadığını anlatıyor bu kitap o dönemin halkının birbirine nasıl da acımasız davrandığının çerçevesinin içinden bakarak. kabilin sultanlarının yaşadıkları birbirlerine yaşattıkları ve en kötüsü de yaşayamadıkları anlatılıyor. emir yıllarca korkaklığının arkasına saklansa da en sonunda zeytin gözlü küçük içindeki cesur adamı ortaya çıkarıyor. sapanın ucundaki küçücük bi taş insana ne kadar güven verebilir? okuyun ve öğrenin...

anne baba olmanın gerektiğinde ASLAyla başlayan bütün yapılmayacakları tek tek büyük bi istekle yapmanın hikeyesi. ebeveyn olmanın, kardeş olmanın, arkadaş olmanın kaleme alındığı sayfalar bütünü bu kitap. küçük kız çocuğu olduğu için çocek o deyip de ailesinin ötelediği ufaklığın neler neler yapabildiğini okuyunca şaşıracaksınız. çocuktan al haberi diye boşuna dememişler ya hani