Toplam yorum: 3.253.599
Bu ayki yorum: 5.625

E-Dergi

ŞULE SARPKAYA İREZ Tarafından Yapılan Yorumlar

Kitabı oğlum okudu bana. Her bölüm sonunda yorumlar yapıp üzerine konuştuk. Yazar kendisi de birkaç soru bırakmış bölüm sonlarına. İnteraktif bir okuma oldu. Konusuna gelince, canı sürekli ve çokça sıkılan Simla’nın sıkıntı virüsüyle mücadelesi ve can sıkıntısını geçirebilecek şekilde kendi kendine alternatif yollar bulabilmesini başarması. Pandemi zamanlarından dem vurmuş ve o günlerdeki hislerimize değinmiş. Bunu can sıkıntımızın en çok olduğu daha doğrusu bir sıkışıklık ve çaresizlik zamanlarımızın belirgin olarak pandemi süreci olduğu için en iyi örnek olarak verilebileceği düşüncesi ağır bastığı için bu şekilde anlatmış diyebilirim. Pandemi zamanlarını oğlum hayal meyal hatırlıyor. Ancak eminim 5-9 yaş civari çocukların can sıkıntısı ve bununla mücadelesi epey zorlayıcı olmuştur. Bölüm sonu soruları daha yaratıcı ve düşündürücü olabilirdi ancak yazar aynı zamanda klinik psikolog olduğu için zaten ince elemiş sık dokumuştur ve belki de bu şekilde olması gerekiyordur bilemiyorum.
Etkisi bende bir hayli sürecek ve ara ara elime almak isteyeceğim bir kitap; İyi Aile Yoktur ya da paradoks şu ki iyi aile, “İyi aile yoktur” düsturu ile hareket edebilen ailedir. Kitap sadece anne babalar için değil kendini tanımak, anlamak, çocuğuna yol göstermek veya etrafındaki çocuklara daha hassas davranmak için, kendini geliştirmek için, tüm insanlığı anlamak için belki, diyebilirim yani herkes için özenle düşünülmüş, irdelenmiş ve yazılmış. Zamanımızın ötesinde bir kitap olduğunu düşünüyorum ve tahminim çoğu kişi tarafından epey eleştiri alan bir kitap olmuştur. Ancak belki 100 200 yıl sonra daha iyi anlaşılacağını ve hak verileceğini düşünüyorum. Bu tarz her kitapta doğruya ulaşmak adım adım kolaylaşıyor. Kendinizi tanımak ve duygularınızı analiz etmek daha da önemlisi çocuğunuzu “tam bir birey” olarak yetiştirebilmek ayrıcalığına varmak istiyorsanız önereceğim bir kitaptır.
“Eğer aktif olarak sevmeyi başarabilirsek ne dikkat eksikliği olur ne de bozukluğu.”Kitapta her yaştan DEHB li profil var. Hepsinin deneyimleri, yaşadıkları aksaklıklar belki biraz da çözümleri var. Bu konuyla ilgili çok fazla şey okudum ancak bu kitap halihazırda kendi deneyimlerini de anlatan bir yazar doktor tarafından yazıldığı için bana daha samimi geldi. Yazar ilk elden deneyimlerden bahsedip bunların normal hayat akışında kişiyi nasıl etkilediğini ve bunlarla nasıl başa çıkmaya çalıştığını anlatıyor. Son bölümde ilaç kullanımından bile bahsetmiş. Ancak çoğunluğun aksine ilaç kullanımının kişinin davranislarini değil sadece odaklanmasını düzenlemesi gerektiği zamanlarda kullanılması gerektiğini anlatmış. Belki bizim ülkemizde yaygın kullanımı yok ancak Amerika ve Kanada gibi ülkelerde sıklıkla başvuruluyormuş. Bu anlamda iyi bir önder sayılabilir kitap. Etrafınızda, ailenizde belki de sizde DEHB şüphesi varsa, kendinizi veya çevrenizi anlamak için okunmaya değer.
Okuru adalet kavramını üzerinde düşünmeye iten, etik kavramların artık yok olduğu, hak arayışı peşinde koşulduğu ve doğru ve yanlışların kaybolduğu düşündürücü bir novela. Haksızlığa uğrayan bir at tacirinin yer yer bir Sakson soylusunun hakkından geldiğini düşünsek de çoğunlukla kaybeden kişi oluşuna tanık oluyoruz. Okurken taraf tutturup hırslandırıyor çünkü kendi ülkemizden ve yaşamımızdan da bolca izler buluyoruz. Bazı yerlerde at taciri gerçekten abartıya kaçmış ancak bu kısımlarda da dinsizin hakkından imansız gelir düşüncesi devreye giriyor. Ters köşe bitmiş bir kitap. Tam anlamıyla gerçek bir hikayeden alınmış olması ve yaşanılanlar göz önüne alındığında böyle bir sonla bitmiş olması gerçekten üzücü. En azından belli bir kesime ders olmuş olabileceğini düşünüyorum. Her ne kadar gelişmemiş ülkelerde şaşırılmayacak bir paralelliğe tanık olsak da, gelişmiş adalet sistemleri olan iyi ülkeler için bu kitabın çoğunlukla ders çıkarıcı nitelikte olduğu bir gerçek.
Kış uykusuna yatan bir ayının baharın gelişiyle uyanması sonucu kendini bir fabrikada bulmasıyla başlar kitap. Ayının yattığı yerde kış boyunca fabrika kurulmuş ve harıl harıl çalışmaya başlamıştır. Ayı uyanınca ne olduğunu, nerede olduğunu anlamaz. Etrafındaki herkes; onun ayı olmadığını, tıraş olması gereken kürk giymiş bir budala olduğunu söyler. Ayı kendinin ayı olduğunu insanlara bir türlü anlatamaz. En üst merciye kadar çıkarlar ve başkan ayıyı alıp önce hayvanat bahçesindeki aylılara sonra sirkteki ayılara gösterir ve onun ayı olmadığını ispatlamaya çalışır. Nitekim hayvanat bahçesindeki ve sirkteki ayılar da ayının ayı olmadığına kanaat getirirler çünkü o yanlarında değildir, dışarıdadır. Ayı çaresiz ayı olmadığını kabullenip fabrikada çalışmaya başlar. Ta ki tekrar kış gelene kadar… Büyüklere çok güzel mesaj veriyor aslında. Çocuğunuza defalarca tekrarladığınınız ve taktığınız sıfatlar zaman geçtikçe onların da doğruları oluyor. Herkesin kendini bulması dileğiyle...