Toplam yorum: 3.253.599
Bu ayki yorum: 5.625

E-Dergi

Hüseyin Derya Keçici

Kitaplar insanlığa daima ışık olmuştur. karanlıktan çıkmanın en doğru yolu okumak ve iyi donanmaktır. Her yeni bir kitap,yeni bir hayat demektir. Toplumda saygı görmek ve ahlaki gelişim sağlamak kitap okumakla başlar. Kitaplar hayatımızın rehberidir. Onlar en yakın dostlarımızdır. Onları sevin.

Hüseyin Derya Keçici Tarafından Yapılan Yorumlar

İlber Ortaylı, Cumhuriyetimizin 100'ncü yılında yayımlanan "Cumhuriyetin Doğuşu" kitabıyla tarih severlere muhteşem bir eser hediye etmiş... 100 yıllık Cumhuriyet tarihinin hangi aşamalardan geçtiğini en hassas kısımlarına değinerek aktarmış.

Osmanlı Devleti'nin son demleriyle başlayan anlatı "Kurtuluşumuz ve Cumhuriyeti Kurma" mücadelemizle devam etmiş. İlber Hoca, sürecin içine dahil olan her anı detaylandırmadan ancak kilit noktalarına temas ederek anlatmış. Bu anlatı, okuru "özellikle bilmesi gereken" hassas kısımlar konusunda doyuruyor. Hocamız ayrıca Cumhuriyet tarihinde yapılanmış olan kurumları ve günümüze dek geçirdikleri değişimi irdelemeyi de ihmal etmemiş.

Milli bayramları kutlamanın önemi, Çanakkale Savaşı'nın milletimize kazandırdıkları, eğitim ve sağlık konusunda gelişmenin gerekliliği çoğu sayfada karşımıza çıkan altı çizilesi notlar. Hocanın bu ısrarlı vurguları, Cumhuriyete sahip çıkmakta yetersiz kalındığını gözlemlemesi.

Lozan antlaşması, On iki ada meselesi, Ermeni tehciri ile ilgili kısımlar öylesine güzel ki bunca zaman ortaya atılan spekülasyonları bir kalemde silip atıyor. İlber Hocanın tek isteği, tarihi gerçek kaynaklarından öğrenmemiz. Bunun için de okumamız gereken bazı kitapları dipnotlara eklemiş.

Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili kurduğu her cümle tüyleri diken eder cinsten. Paşa'ya olan hürmeti satırlarında öylesine belli ki okurken imreneceksiniz. Çünkü Atatürk'ün dehasına hayran kendisi. Ayrıca Kazım Karabekir, İsmet İnönü ve diğer hatırı sayılı paşalarla ilgili tespitleri ve onların Atatürk ile ters düştükleri noktalara olan temaslar ve açıklayıcılık çok keyifliydi doğrusu.

Hocamıza bu kitap için teşekkür ederim.

Cumhuriyet'le kalın.

Leyla ile Mecnun, Aslı ile Kerem, Şirin ile Ferhat'tan sonra bu kez de Bahşı Yunus ile Kaknusia'nın aşkına tanıklık edeceksiniz. Tarih romanlarının usta kalemi İskender Pala'nın tarihi motiflerle süslü "Aşk Hikayesi"ni bir solukta okuyacaksınız.

Hikaye, Osmanlı sultanlarından 1. Ahmet döneminde geçiyor. Sultan'ın en büyük arzusu kainatın en güzel camisini yaptırmak. Bunun için de saray eşrafı bir koşuşturma içerisinde. Caminin yapımında görev alan kilit adamlardan biri de Bahşı lakabıyla bilinen Yunus. Sultan'ın oğlu Osman'ın tomak hocası. Ve ayrıca sarayın dülgerbaşı. Eşraf meydanda toplanmış proje üzerinde hasbihal ederken, Yunus bir kadın görür ve peşine takılır. Gördüğü bu yüz onun yıllardır içini köz gibi yakan kara sevdası Kaknusia'ya çok benzemektedir. Çeyrek asırdır yüzüne hasret kaldığı kadınının yaşadığına dair edindiği bu duygu Bahşı Yunus'u karmaşık bir hikayenin içerisine çekecektir...

İskender Pala aşkı öylesine güzel anlatıyor ki daha önce aşkın ne olduğunu bilirim diyeni bile büyülemeyi başarıyor. Edebi motifleri, dili öylesine ışıltılı ki aşka dair her cümlesi çerçevelik! Müthiş bir cümle mühendisliği yapıyor. Aşık olanlar, aşka karşılık alamayanlar; umut ve umutsuzluk hepsi aynı heybede... Önce geçmişe gidiyor okur ardından orada dinlenip geleceğe doğru adımlıyor. Ustaca bir kurgu ile her şey yerli yerinde.

Macera ve entrika dolu bir roman "Aşk Hikayesi"... Osmanlı döneminin havasıyla tasavvufi bir renge bürünüyor. Hacılar, efendiler, şeyhler, yeniçeriler, çorbacılar, sekbanbaşları... Ne ararsanız içinde!

Ve şöyle diyor İskender Pala sonunda: "Özgürlük sevgiliye köle olmaktır."

Cumhuriyet döneminin en etkin yazarlarından biri olan, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün de başyazarlığını yapmış Falih Rıfkı Atay'ın kariyerinde yazdığı en güzel kitaplardan biri hatıralarını kaleme aldığı "Zeytindağı"dır... Zeytindağı, Cemal Paşa'nın kumanda ettiği 4.karargahın bulunduğu Kudüs'ün yakınlarındaki bir dağın adıdır. Falih Rıfkı,1.Dünya Savaşı'nın başladığı yıllarda bu karargaha yedek subay olarak atanır ve Paşa'nın yakınlarında güvendiği isimlerden birisi olur. Burada edindiği tecrübeleri, yaptığı gözlemleri tüm çıplaklığıyla kitabına aktarır...

Kitabın açılışında "Bazı Hatıralar" bölümü yer alır. Kendi içinde Kukla, Lider, Bir Tanışma, Diktatör ve Savaş başlıklarıyla adlandırılmış bu hatıralar, asıl konuya geçmeden evvel genel bir durum değerlendirmesine imkan tanır. Kukla bölümünde İttihat ve Terakki cemiyetinin devleti yönetme biçimine tenkit getirilirken, Mısır Kuklası bölümünde ise Cemal Paşa'nın yemeğe olan düşkünlüğü alaya alınır... Görüleceği üzere Falih Rıfkı, giriş kısmında dönemin liderlerine pek de güvenmediğinin altını çizmeye çalışır... Ardından "Zeytindağı" bölümü ile anlatı güçlenir ve detaylar başlar. Osmanlı'nın çöküş dönemindeki sancılı günleri dramatize edilmeden tüm gerçekliğiyle ortaya konur. Osmanlı'nın savaşa giriş politikasının altında yatan nedenler sarsıcı ve oldukça hazin bir şekilde ifade edilir.

Falih Rıfkı'ya göre, Osmanlı birtakım İttihatçı paşaların elinde oyuncak haline gelmiştir. Enver Paşa'nın Alman hayranlığı savaşa girmemizin en acı nedenlerinden biridir. Suriye, Filistin, Lübnan, Mısır, Irak gibi bölgelerdeki hakimiyetimiz her geçen gün sona ermektedir. Bölgede İngiliz ve Fransız kuvvetleri ile çarpışmak zorunda kalan ecdadımız aç, susuz, imkansızlık ve çaresizlikle mücadele etmiştir. Paşaların tavizkar tavrı binlerce askeri perişan bir halde ölüme sürüklemiştir.

Zeytindağı, ileride kurulacak Cumhuriyet'in nelerden geçtiğini gösteren bir vesikalıktır.

Herkese İyi Okumalar
Norveç edebiyat tarihinin en özel yazarlarından biri olan Dag Solstad tarafından kaleme alınan Armand V., bir romandan ziyade bir romanın kurgu aşamasındaki dipnotları şeklinde. Kronolojik bir sıra tercih edilmemiş. Kurguya her an yeni biri dahil edilebiliyor ve dahil edilen kişi zaman zaman asıl özne yerinde kalabiliyor. Dipnotlar numaralandırılmış ve yazar bazı dipnotlarda konusunu o an virgülleyip başka bir alan açarak ilerlemeyi tercih ediyor; ancak, çok geçmeden geride bıraktığı asıl konusuna dönüp kaldığı yerden devam etmeyi de ihmal etmiyor.

Tamamlanmamış romanın ana karakteri, Armand V. adıyla tanıyacağımız bir diplomat. Kendisi 42 yaşında iken Norveç 'in siyasi figürlerinden biri oluyor. Yıllar boyu görevini "sadakatsiz" bir şekilde ama sadakat içerisinde yerine getiriyor. Yani düzene ayak uyduruyor Armand!.. Savaş karşıtı bir diplomat; ancak, çarkın içinde bir şekilde var olmak zorunda. Oğlunun asker olması ve savaşa katılması Armand için büyük bir açmaza sebebiyet veriyor...

Armand V. oldukça tuhaf bir metin. Yazar Solstad dipnotlarında zaman zaman bu metni niye bu şekilde yazdığını; özgün ve radikal bir sanat eseri oluşturmaya çalıştığını anlatıyor. Yazar, eserini ortaya dökerken adını koymakta zorlandığı bir karamaşa yaratıyor okuruna. Olay örgüsü kıvrılmalar yaşayıp ani değişiklikler yaşayabiliyor. Mekanlar değişebiliyor ya da adı geçen karakter bir anda ortadan kaybolabiliyor. Metnin sıradışı ve kuralsız oluşu da buradan geliyor.

Özgün bir edebiyat ürünü arayanlar ve postmodernizm sevenlerin dikkatini çekebilecek bir metin "Armand V."...

Herkese iyi okumalar...
Büyük Britanya'nın "Kraliçe Victoria Dönemi", sanayi devriminin yükselişi ve imparatorluğun zirvesi olarak görülür. 2.Elizabeth'ten sonra imparatorluğun en uzun hüküm süren dönemidir. Kraliçe Victoria, tam 64 yıl tahtta kalmıştır. Bu dönemin en belirgin özelliklerinden biri: sevgisiz evliliklerin mevcudiyetidir. Ayrıca alt sınıflar ve parasızlar, bu dönemde fazlaca hor görülmüşlerdir. Edebi açıdan ise, "gotik" kurgular ön plana çıkmıştır. Bu eserlerden biri de Emily Bronte'nin tam da Victoria dönemini ele aldığı, kariyerindeki tek kitap olan "Uğultulu Tepeler"dir.

Uğultulu Tepeler, kitabın ana karakterlerinden Bay Heatcliff'in konutunun adıdır. Coğrafi konumu sebebiyle bu ismi almıştır.

Kitap oldukça hacimli. 404 sayfadan ibaret. Çerçeve anlatı denen "öykü içinde öykü" şeklinde tasarlanmış. Ve öyküler bir anlatıcı tarafından dile getirilmiş. Böylece okur da dinleyici pozisyonuna yerleştirilmiş.

Kitabın karakter sayısı görece fazla. Aralarındaki yakınlık ilişkisini de işin içine kattığımızda karmaşık bir hal alıyor. Ancak sayfalar çevrildikçe kimin kim olduğu çok net şekilde belleğe yerleşiyor. Bir süre sonra kendinizi 3 sezonluk bir dizi izliyormuş hissi ile buluyorsunuz...

Dönemin özelliği olan mutsuz evlilikler ve alt tabakanın itibarsızlaştırılması ise kitabın merkez noktaları. Aşk, hırs, entrika ise merkeze yayılan duygusal durumlar.

Bronte, kitabını dupduru yazmış. Tasvirleri ve genel anlatımı çok başarılı. Klasik bir eser. Okumanızı tavsiye ederim.