Lübnanlı yazar Amin Maalouf'un 1996 yılında yayımlanan kitabı "Doğunun Limanları", klasik teknikle yazılmış tarihi bir romandır.
Oldukça heyecanlı ve merak uyandırıcı olan bu eser okurunu Doğu-Batı sentezinde yoğuruyor. Hikaye Adana'da başlıyor. Oradan Lübnan-Beyrut'a, daha sonra ise Fransa'nın kültür kokulu sokaklarına uzanıyor.
Amin Maalouf din, dil, ırk, millet gözetmeksizin karakterlerini "insanlık" çatısı altında birleştiriyor. Ermenisi, Türkü, Yahudisi; Müslümanı, Hristiyanı, Musevisi bir arada...
Hikayenin çıkış noktası "İsyan" adında, soyu Osmanlı hanedanına dayanan bir adam. Hikayenin tamamını onun ağzından dinliyoruz. Hikayeyi anlattığı ve onu yönlendiren kişi ise - "muhtemelen Amin Maalouf olduğunu düşündüğümüz"- bir yazar. İkili arasında 4 gün süren beraberlik sonucu taşlar yerine oturuyor.
İsyan'ı Paris'in sokaklarına getiren hadise yıllardır vazgeçmediği bir sevda! O, çektiği onca sıkıntının ardından yıllardır görmediği aşkını bekliyor...
Kitabın açılışında, cinayet mi yoksa intihar mı olduğu belli olmayan bir ölüm ve bu ölümden sebep deliren İffet adında bir kadınla tanışıyoruz. İffet, Kitabdar adında bir hekimle Adana'ya yerleşiyor ve bir erkek çocuk dünyaya getiriyor. İsmini bilmediğimiz ama prenslere yaraşır bir asillikle büyüyen bu delikanlı saray eşrafına mensup biri. Ermeni bir kızı kendisine eş yapıyor ve ondan 3 çocuğu oluyor. O çocuklardan birisi de ana karakter İsyan! Ve bu andan itibaren de İsyan'ın hayat yolculuğunda yaşadıklarına şahit oluyoruz...
"Doğunun Limanları" tarihi dokusuyla mest eden, sıcacık bir roman. Dili, üslubu tertemiz. Doğu'dan alıp Batı'ya, Batı'dan alıp Doğu'ya götürüyor okurunu ve adı geçen şehirlerin karakteristik dokularına da yer vermeyi ihmal etmiyor.