Toplam yorum: 3.253.600
Bu ayki yorum: 5.625

E-Dergi

Hüseyin Derya Keçici

Kitaplar insanlığa daima ışık olmuştur. karanlıktan çıkmanın en doğru yolu okumak ve iyi donanmaktır. Her yeni bir kitap,yeni bir hayat demektir. Toplumda saygı görmek ve ahlaki gelişim sağlamak kitap okumakla başlar. Kitaplar hayatımızın rehberidir. Onlar en yakın dostlarımızdır. Onları sevin.

Hüseyin Derya Keçici Tarafından Yapılan Yorumlar

Athena Liu genç yaşına rağmen başarı basamaklarını hızlı çıkan Asya-Amerikalı bir yazardır. Yakın dostu June ile kutlama yaptığı bir akşam talihsiz bir şekilde ölür. Athena gibi yazar kimliği olan ancak onun kadar popülerliği yakalayamayan June ise Athena’nın ölümünün ardından ondan geriye kalan basılmamış son kitabını ele geçirir ve kendinden eklemeler yaparak kendine aitmişcesine "Son Cephe" adıyla piyasaya sürer. Kitap edebiyat dünyasında büyük bir ilgi görür ve June kısa sürede şöhreti yakalar. Yayınevleri, edebiyat kulüpleri, genç edebiyatçılar onunla söyleşi yapabilmek adına sıraya girer. Ancak her şey yolunda giderken bir takım kişilerin blog ve sosyal medyada yazdığı bazı yazılar şöhreti gölgelemeye başlar. June’un bir hırsız olduğu ve Athena’nın eserini çaldığı söylentisi dilden dile yayılır. June gözünü sosyal medyadan ayıramaz ve bütün enerjisini buraya verir. Başına geleceklerden habersizdir. Emek hırsızlığı ile gelen şöhret bir anda karabulutların etrafını sarmasıyla başka bir şeye dönüşmeye başlar! Artık her şey tekinsizdir ve June bir cenderenin içindedir…

Asya Amerikalı yazar Rebecca Kuang’ın edebiyat dünyasını hicvettiği bu roman yılın en dikkat çeken eserlerinden biri oldu. Kuang bu romanında sosyal medyanın çirkinleşen yüzünü, edebiyat dünyasının kokuşmuşluğunu ve çalınmış bir başarının nelere mal olabileceğini açık bir dille hikayeleştiriyor. İçerik olarak oldukça basit ve tek solukta okunabilecek bir nitelikte olan bu romanın amacı : günümüz dünyasına göndermeler yapmak.

Yazarın en büyük avantajı: kelimelere sihirli dokunuşlar yapması ve dili ustalıkla kullanması. Kitabı edebi bir metin olarak çekici yapan da bu. İçerik olarak yer yer tekrarlara sık sık düşse de genel olarak iyi bir toparlamayla finali gerçekleştiriyor.
“Yeonnam'ın Yakışıklı Şamanı” / “Café Minamdang” adıyla baskı gören bu keyifli kitabın içerik olarak “polisiye” formunda olduğunu belirtmek gerekir. Sayfaları çevirdikçe kendinizi televizyon karşısında dizi izlerken buluyorsunuz ki kitabın dijital platform dizisine çevrildiğini de söylemeliyim. Kitabın isminde yer alan “şaman” sizde farklı bir çağrışım uyandırmasın. Burada şamanlık bir amaç değil araç olarak kullanılmış...

Güney Kore sokaklarındayız. Ara sokaklardan birinde Café Minamdang adıyla bilinen bir yerde “falcılık” yapan ve kendini şaman olarak tanıtan Nam Hanjun’un hikayesine kulak kabartıyoruz. Hanjun aslında eski bir dedektif. Suç çözme konusunda sıkı eğitimler almış bir profil uzmanı. Ancak işler istediği şekilde gitmeyince kendine bir ofis açıp şamanlık ve büyücülük işleriyle uğraşmaya başlamış. Müşteriler genelde zengin kesimin insanları. Her birinin istek ve amaçları birbirinden farklı. Hanjun bu sorunları büyü yoluyla çözdüğünü söylüyor söylemesine ama aslında kurduğu bir ekip sayesinde, ayağına gelen müşterilerinin hayatına hakim olabileceği bilgilere sahip olabiliyor… Hanjun ve ekibi yeni bir iş alıyor; ancak bu seferki iş oldukça derin bağlantılar içeriyor. Araştırmalar sırasında genç bir kıza ait cesedin bulunuşu her şeyi alt üst ediyor. Birbiriyle bağlantılı olaylar silsilesi keyifli bir polisiyeye evriliyor.

Dinamik, eğlenceli, yer yer komik olan hikayenin okurdaki etkisi oldukça başarılı. Diyalogların fazla oluşu zaman zaman konsantre manasında kayıplar yaratsa da sakince okunduğunda keyif alınmaması mümkün değil.

Herkese iyi okumalar dilerim.
"Bir Aşk Masalı”, beş farklı ülkenin beş prensinin de aşk uğruna düştüğü çileli yolu anlatan masalsı bir macera şeklinde. Kaf dağları, zümrüdü anka kuşu, çöl bedevileri gibi masal türüne ait olan enstrümanlar ana hikayeyle harmanlanmış ve ortaya bir solukta okunabilecek keyifli bir kitap çıkıvermiş.

Yazarın “aşk”ı masalsı bir edayla yazmasının sebebi, aşk denen kavramın biraz da soyut oluşu sanırım. Çünkü Ahmet Ümit’e göre aşk, hayallerin mantığımızın dışına çıktığı yer. Hayaller limitsiz olduğundan aşk da bu limitsizlikte özgürce yaşanabilmekte.

Ahmet Ümit bir söyleşisinde konu olarak aşkı seçmesinin bir nedeni olduğunu söylüyor. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin artması onu oldukça rahatsız etmiş ve bunu bir masalla anlatarak içinde biriken öfkeyi farklı bir yolla dışarı vurmuş. Masal boyunca seçim yapan taraf olarak “kadın”ı belirlemesi de bu söylemini doğruluyor. Hayallerinde gördüğü güzeli bulmak için çileli bir yola çıkan prenslerin masal boyunca kadını metalaştırması cezasız kalmıyor elbette.

Binbir gece masallarını andıran formuyla okurunu derin hülyalarda gezdiren bu güzel kitabın genel panoraması çok başarılı. Ahmet Ümit’in yaratıcı kimliğini “masal”da görmek de varmış. Kalemine sağlık.


“Yırtıcı Kuşlar Zamanı”,içinde bulunduğumuz dönemi kendi hikayesi üzerinden anlatan; yozlaşma,toplumsal çürüme, çarpıklaşma gibi kavramlara dem vuran , cesurca yazılmış bir polisiye gerilim romanı.
Dracula efsanesini bilmeyenimiz yoktur. Mezarından kalkar ve insanların kanını emerek tekrar dirilmeye çalışır. Tam bir metamorfoz!

Alman tarihçi Heiko Haumann ise bu hikayenin ardındakileri eşelemiş ve buz dağının görünmeyenlerini metinleştirmiş. Dracula isminin nereden türediğini, aslında Dracula'nın kim olduğunu tarihi gerçekleriyle anlatmış.

Mevzu bahis Dracula isminin gerçek kimliği olan Vlad Draculea 1431 yılında doğuyor. Eflak beyliğinin voyvodası 2.Vlad'ın üç oğlundan biri. Babasının Osmanlı tebaasıyla yakınlaşma zarureti sebebiyle Osmanlı sarayında büyüyor. Abisi Mircea ve babası 2.Vlad'ın ölümünden sonra Osmanlı Sultanı'nın da desteğiyle Eflak beyliğine prens olarak atanıyor. Genç yaşına rağmen cabbar bir kişilik. Fazla heyecanlı ve işlerini görmek için dışarıdan gelen seslere pek kulak asmıyor. Bildiğini yapan, dediğim dedik biri! Hatta öyle ki, gün geliyor ve Osmanlı ile ters düşüp savaşa giriyor. Oldukça zeki oluşu ve uyguladığı taktikler Osmanlıyı alaşağı ediyor. Tüm bunların yanı sıra tanınmasına vesile olan en büyük özelliği ise Tepeş lakabı... Yani "kazıklayan"... İnsanları şişleyen ve kazıklayan bir lider. İşte karşınızda "Kazıklı Voyvoda"... Dünya onu bu özelliğinden ötürü "kana susamış", "çılgın" bir deli olarak görmeye başlıyor. Ve bu andan itibaren "kan" onunla özdeşleşiyor. Yazılan şiirler, çizilen edebi metinler, çekilen filmler, perdelenen tiyatrolar ve daha nicelerinde yer alan 'kan emen vampir' hikayeleri onun tarzıyla hayat buluyor.

Yazar Haumann yukarıda metinleştirdiğim paragrafı, derinlemesine yaptığı araştırma yazılarıyla bilgi seline boğuyor. En geniş, en güzel örnekleriyle okuru bu dünyanın içinde yüzdürüyor.

Tarih severlerin kitaplığında olursa fena olmaz. Farklı tarza sahip bir kişiliği okumak bilgi haznenize farklılıklar katar...